KİTÂBU’T-TEYEMMÜM

21 03 2007

KİTÂBU’T-TEYEMMÜM
Teyemmüm Etmek Kitabı

VE YÜCE ALLAH’IN ŞU KAVLİ “… Eğer hasta olmuşsanız yâhud bir sefer üzerindeyseniz veya içinizden biri ayakyolun dan gelmişse, yâhud da kadınlara dokunmuşsanız ve bu hâlde su da bulamamışsanız, o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin. Binâenaleyh ondan (niyetle) yüzlerinize ve elleriniz e sürün “(ei-Mâide: e- en-Nisâ: 43) ‘.


1 Bu iki sûredeki âyetlerin bu parçalan, teyemmümün farzlarını ve nasıl yapılacağını aynı lâfızla beyân etmektedi rler. el-Mâide’dekinde bir tek “minhu” kaydı fazladır.
Teyemmüm; lûgatta kasıd demektir, onun için niyetsiz teyemmüm olmaz, mâhiyetinde dâhildir.
Saîd de yeryüzü demektir ki, taşa, toprağa şâmildir. Bu sebeble eline hiç toprak bulaşmasa bile bir taş ile teyemmüm caiz olur. Lâkin İmâm Şafiî birazcık olsun toprak bulaşmah demiştir.
Tayyib de tertemiz demektir. Binâenaleyh mülevves veya şübheli olmamalıdır. Demek olur ki, İslâm’da maddî ve ma’nevî taharet mes’elesinin o kadar ehemmiyet i vardır ki, su bulunmadığı zaman, hiç olmazsa gusül veya abdcsı yerine taharete niyet ve kalbini temizliğe bağlayıp maddî cihetten de tertemiz bir
Kitâb u ‘t- Teyemmüm/42 7

1-…….Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah’m seferleri nin birinde onunla beraber yola çıktık 2. Tâ Beydâ’ya yâhud Zâtu’I-Ceyş’e
toprağı abdest organlarının yansı demek olan yüzüne ve dirsekler ine kadar ellerine dokundurm ahdır. Yânı ellerini bir kerre toprağa vurup yüzüne mesh etmeli, bir kerre daha vurup dirsekler ine kadar ellerini meshetmel idir… (HakkDîni, II, 1359-1360)
el-Mâide:6.’daki âyette, fazla olarak “minhu” kaydı zikredilm iş ve bu suretle teyemmümde sırf kasd ve niyet ile mesh kifayet etmeyip, saîde temas etmek de lâzım olduğu iş’âr olunmuştur. “Min” ibtidâ veya teb’îz olmak muhtemil-dir. İbtidâ olduğuna göre, elin saîde dokunması kâfidir. Teb’îz olduğuna göre de muhakkak elden yüze ve kollara da biraz şey sürülmesi lâzım gelir. Evvelki Hanefî, ikinci Şafiî mezhebidi r. Taşa, mermere ve ma’dene teyemmüm caiz olup olmayacağı hakkındaki ihtilâfın çıkış yeri budur. İbtidâ olması ruhsat, teb’îz olması ihtiyattır (Hakk Dîni, II, 1589).

2 Bu sefer, hicretin beşinci yâhud altıncı senesinde yapılan Benu’l-Mustalık diğer adiyle Mureysî’ gazâsıdır diyenler vardır. Hz. Âişe’ye iftira edilmesi de bu gazada olmuştur. Bâzıları da iftiranın Benu’l-Mustalık gazasında olduğu muhakkak ise de, burada bahis konusu olan sefer Zâtu’r-Rıka’ gazâsıdır derler.
428/Sahîh-i Buhân ve Tercümesi
vardığımızda bir gerdanlığım koptu3. Onun aranması için Rasûlul-lah (orada) bekledi, insanlar da onunla beraber bekledile r. Hâlbuki bir su başında değillerdi. İnsanlar Ebû Bekr es-Siddîk’a geldiler ve: Sen Âişe’nin yaptığını görüyor musun? Rasûlullah’ı da, insanları da bir su başında değiller ve yanlarında da su yok iken yollarından alıkoydu, dediler. Bunun akabinde Ebû Bekr (yanıma) geldi. Rasûlul-lah da başını dizimin üzerine koymuş hâlde uyumuştu. Ebû Bekr:
—  Sen Rasûlullah’ı ve insanları yollarından alıkoydun. Onlar bir su başında değiller ve yanlarında da su yoktur, dedi.
Âişe dedi ki: Ebû Bekr beni kötüleyip azarladı, Allah’ın söylemesini istediği şeyleri söyledi, eli ile de boş böğrümü dürtmeğe başladı. Beni kipirdama ktan, Rasûlullah’m dizim üzerinde bulunmasından başka hiçbir şey men’ etmiyordu . Sabah olunca Rasûlullah (S) kalktı, hiç su yoktu. Allah “Teyemmüm Âyeti”ni indirdi4. Herkes teyemmüm etti. Useyd ibn Hudeyr5:
—  Ey Ebâ Bekr hanedanı, bu sizin ilk bereketin iz değildir, dedi. Âişe dedi ki: (Sonra gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi
kaldırdık ve gerdanlığı onun altında bulduk.                             *„-

3  Vak’anın bu İki yerden hangisind e olduğunda şekk eden Hz. Âişe’dir. Beydâ, en sahîh kavle göre Zu’1-Huleyfe’nin diğer ismidir. Zâtu’1-Ceyş de Medîne’ye bir berîd, yânî dört fersah mesafede bir yerin ismidir. Her ikisi de Medîne ile Mekke yolu üzerindedir.

4  Bilindiği üzere her ikisi de Medenî olan en-Nisâ Sûresi ile el-Mâide Sûresİ’nde, birer teyemmüm âyeti vardır. el-Mâide’deki âyetin baş tarafı abdest almağa dâir olduğu için, ona abdest âyeti de derler. Bu kıssada nazil olan teyemmüm âyetinin   hangisi   olduğu   hakkında   haylî  ihtilâf  vardır.   Birincisi nde   yalnız teyemmümden bahsedild iğine, ikincisin e abdest âyeti denildiğine bakarak, bu defa nazil olan en-Nisâ:43. âyetidir diyenler vardır. Ebû Bekr Humeydî’nin bir rivayetin de: ” 03j^j ^^u ^a/îj {Si.jJrj ijL-îıi y*£ü jı ‘£i ıiı ı>*ı ^ yi cJ>r ” denildiğine göre, ilk nazil olan, el-Mâide’deki âyet olmak lâzım gelir.

5 Useyd ibn Hudayr (20), ikinci Akabe gecesi Peygamber tarafından Evs üzerine “nakîb” ta’yîn olunan zâttır. Düşürülmüş gerdanlığı yollarda aramağa gönderilenlerin başında idi.
Kitâbu ‘t-Teyemmüm/429

2-.-……Bize Câbir ibn Abdillah haber verdi ki, Peygamber (S)
şöyle buyurmuştur 6:
“Benden evvel hiçkimseye verilmedi k beş şey bana verilmiştir: Bir aylık yola kadar korku (salmak) ile nusret olundum. Yeryüzü bana namazgah ve temizlik sebebi kılındı7. Onun için ümmetimden her kime namaz vakti erişirse, hemen namazını ktlıversin. Ganimetle r bana halâl edildi. Hâlbuki benden evvel kimseye halâl edilmemiştir. Bana şefaat verildi. Bir de benden evvel her peygamber, hâsseten kendi kavmine gönderilirken, ben umûm insanlığa gönderildim” 8.

1- BÂB: İNSAN SU VE TOPRAK BULAMADIĞI ZAMAN? 9

6  Amr ibn Şuayb’m babasından, dedesinde n rivayet ettiği hadîste Peygamber, ni’-meti tahdîs için verdiği bu haberi, son gazvesi olan Tebük gazvesind e söylemiştir (Kastallânî).

7  Geçmiş peygamber ler zamanında ancak havra, kilise gibi ibâdete tahsis edilmiş yerlerde namaz kılınabilirdi. Peygamber imiz ile ümmetine ise, temiz olmak şar-tıyle, bütün yeryüzü mescid olduğu gibi, temiz olan toprağı da temizleyi ci ve hadesi izâle edici oldu. Abdest suyu bulamayan kimse hemen toprakla teyemmüm edip, her nerede olursa namaza durur.

8  Muhammed (S)’in peygamber lik hususiyet leri bu beşe münhasır değildir. Nitekim Sahih-i Müslim, Kitâbuıl-Mesâcid ve Mevâdi’u’s-Salât’taki 523 müselsel rakamlı Ebû Hureyre hadîsinde, altı şey ile peygamber ler üzerine tafdîl edildiğini haber vermiştir. Diğer hadîs kitâblannda daha başka hususiyet lerle tafdîl edildiğini bildiren hadîsler de vardır. Rasûlullah’m hususiyet leri bu metinlerd eki aded-lere maksûr olmak da lâzım gelmez. Nitekim Ebû Saîd Nişâbûrî Şerefu’l-Mustafâ adını verdiği kitabında, diğer peygamber lerde olmadık hususiyet lerini altmışa kadar çıkarıyor.

9  Yânî insan abdest almak için su, teyemmüm etmek için toprak bulamadığı zaman namaz kılar mı, yoksa kılmaz mı? Bunda âlimlerin çeşitli görüşleri vardır.

3-.x…..Bize Hişâm ibn Urve, babasından; o daÂişe’den tahdîs
etti ki, Âişe, (kız kardeşi) Esmâ’dan yine geri vermek üzere âriyeten bir gerdanlık almıştı. Bu gerdanlık kayboldu. Peygamber (S) aramak için bir adam gönderdi. Nihayet o gerdanlığı buldu 10. O aramağa gidenlere namaz vakti erişti. Yanlarında hiç su yoktu. (Abdestsiz oldukları hâlde) namazı kıldılar n. Sonra bu yaptıkları işi Peygamber’e arzettile r. Bunun akabinde Allah “Teyemmüm Âyeti”ni indirdi. Bunun üzerine Useyd ibn Hudayr, Âişe’ye hitaben: Allah seni hayırla mükâfatlandırsın. Vallahi senin başına hoşlanmadığın hiçbir iş gelmez ki, Allah onda senin için de müslümânlar için de bir hayr bulundurm asın, demiştir 12.

2- SU BULAMADIĞI VE NAMAZ VAKTİNİN GEÇMESİNDEN KORKTUĞU ZAMAN HAZARDA TEYEMMÜM ETMEK BABI
Atâ ibn Ebî Rebâh da buna kaail olmuştur 13.
Hasen el-Basrî, yanında su var, fakat suyu kendisine
ulaştıracak (ve kullanmasında yardım edecek) kimsesi
bulunmaya n hasta hakkında da teyemmüm eder,
demiştir I4.

10  Buradaki “buldu” sözü ile bundan önce geçen hadîsteki “gerdanlığı bindiğim devenin altında isabet ettik” sözü arasında munâfât yoktur. Çünkü “isabet ettik” lâfzı Aişe’ye de, o adama da yâhud Peygamber’e de âmm ve şâmildir.

11  Bu “abdestsiz oldukları hâlde” kaydı, Müslim’deki rivayette tasrih edilmiştir.

12  Useyd ibn Hudeyr’in bu sözleri, kıssanın ifk’dan, yânî Âişe’ye iftiradan sonra olduğuna, bu ıkd ve kılâde düşmesinin taaddüdüne; ifk kıssasının evvelkisi nde cereyan ettiğine delâlet eder.

13  Bunu Abdurrazzâk ile İbn Ebî Şeybe, sahîh bir vech ile mevsûlen rivayet etmişlerdir. Atâ’dan yapılan bu menkûlde iadenin vücûbu lehine bir teşebbüs yoktur.

14 Kaadî Ismâîl el-Ahkâm’da sahîh bir vech ile bunu mevsûlen rivayet etmiştir. İbn Ebî Şeybe de Hasen ile İbn Sîrîn’den daha başka bir vech ile rivayet etmiştir.
Kitâbu’t-Teyemmüm/431
İbn Umer, Cüruf mevkiinde ki arazîsinden gelirken,Medine   dışındaki develerin habsedild iği yerde ikindi
namazını kılma vakti geldi. Kendisi teyemmüm edip,namazı kıldı. Sonra güneş henüz ufkun üstünde iken
Medine’ye girdi de, kılmış olduğu namazı iade etmedi

4-…….el-A’rac şöyle dedi: Ben İbn Abbâs’ın himayesin de olan
UmeyT’den işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber’in zevcesi Meymûne’nin azatlısı olan Abdullah ibn Yesâr ile birlikte geldim de, nihayet Ebû Cuheym ibnu’l-Hâris ibni’s-Sımmet el-Ensârî’nin yanına girdik. Ebu’l-Cuheym şöyle dedi16: Peygamber (S) Bi’ru Cemel tarafından geliyordu n. Kendisini bir kimse karşılayıp selâm verdi18. Peygamber, oradaki bir duvara yönelip (duvara el dokundura rak) yüzünü ve el-

15  Bunu imâm Mâlik el-Muvatta’da Nâfi’den muhtasar olarak rivayet etti. Lâkin bunda “yüzünü ve dirsekler e kadar iki elini mesnetti” fıkrasını da   zikretti.
Cüruf, Medîne’nin Şâm cihetinde üç mil uzaklıkta bir yer ismidir. İbn İs-hâk, iki fersah mesafede bir yerdir, gazveye çıkmak istedikle rinde orayı asker toplama yeri yaparlardı, dedi.
Mirbedu’n-Naam da, Medine’den iki mil uzaklıkta, develerin habsedild iği bir yerdir.,
Bu haber, ibn Umer’in hazardaki kimse için teyemmümün cevazı görüşünde olduğuna delâlet eder. Çünki kısa sefer, hazar hükmündedir (Kastallânî).

16  Ebû Cuheym ibnu’l-Hâris ibni’s-Sımme el-Hazrecî en-Neccârî’dir. Kendisine Ebû Cuheym denildiği gibi ta’rîf harfiyle Ebu’l-Cuheym de denir. Babası, Bedr’de hâzır bulunan büyük sahâbîlerdendir.

17  Bi’ru Cemel yâhud Bi’ru’l-Cemel, Medine’ye yakın bir yer ismi idi.

18  Peygamber e tesadüf eden kimse, râvînin kendisi, yânî Ebû Cuheym’dir. Nitekim imâm Şafiî tarikinde n gelen rivayette bu cihet tasrîh edilmiştir. Râvînin kendisini mübhem kılmasına sebeb, münasebetsiz bir zamanda bilmeyere k selâm vermiş olmasından dolayı ikide birde kendini ortaya atmaktan haya etmesi olmuştur.lerini meshetmed ikçe, o kimsenin selâmını karşılamadı. (Ancak teyemmüm ettikten) sonra o kimsenin selâmına karşılık verdi 19.

3- BÂB: TEYEMMÜM EDEN KİMSE ELLERİNE ÜFÜRÜR MÜ?

5-……. Abdurrahmân ibn Ebzâ şöyle demiştir: Umer ibnu’lr
Hattâb’a bir kimse geldi de: Ben cünüb oldum, su da bulamadım (ne yapayım?), dedi20. Bunun üzerine Ammâr ibn Yâsir, Umer ibmı’l-Hattâb’a şöyle dedi: Hatırlamaz mısın? Ben ve sen ikimiz bir seferde idik. Sen namaz kılmadın21. Ben ise (toprak üstünde) yuvarlandık-

19 Şafiî’nin rivayetin de, hacetini kaza ettiği esnada o kimse oradan geçip selâm vermiş oluyor. Taberânî ile Ebû Davud’un rivayetle rinde de bu cihet tasrîh edilmekte dir. Hattâ teyemmümden sonra: “Senin selâmım karşılamaktan beni men’ eden, taharet üzere bulunmayışımdır” buyurduğu, Taberânî’nin rivayetin de beyân ediliyor. .. Diğer bir takım rivayetle rden de vakıanın ikiden ziyâde olduğu istidlal olunabili r.
Selâm, ilâhî isimlerde n olduğu İçin, selâmı karşılama zımnında olsa da, o mübarek ismi tahâretsiz anmama ciheti kasdedilm iş ki, bunu müstehâblığa hamledenl er olduğu gibi, abdestsiz zikrin evvelleri caiz olmadığına kaail olanlar da vardır….

20  Ebû Davud’un Sözen’deki rivayetin e nazaran Umer: “Ben olsam su buluncaya kadar namaz kılmazdım” demiş. Bunun üzerine orada hâzır bulunan Ammâr, metindeki kıssayı kendisine hatırlatmıştır.

21  Umer, ya vaktin çıkmasına kadar su bulurum ümidiyle namazı kılmamış, yâ-hud teyemmüm yalnız küçük hadesi izâle eder, büyük hadesi izâle etmez i’tika-adında bulunmuş olabilir. Bu ikinci ihtimâl daha kuvvetlid ir. Kendinden meşhur olan görüş de budur. Abdullah ibn Mes’ûd’un içtihadı da ona uygun olduğu, kendisiyl e Ebû Mûsâ el-Eş’ârî arasında cereyan eden münazaradan anlaşılıyor (Buhârî, et-Teyemmüm, 6. babın son hadîsi ile 7. bâb).tan) sonra namazı kildıydım. Müteakiben bu yaptığım işi Peygam-ber’e arzettim de, Peygamber (S): “Sana bu kadarı yeter” buyurdu. İki elini yere vurdu, ellerine üfürdü, sonra iki ayucu ile yüzüne ve iki eline mesh etti idi 22.

4- BÂB: TEYEMMÜM YÜZ VE İKİ EL İÇİNDİR

6-……. Bize Şu’be haber verdi. Bana Hakem, Zerr’den; o
da Saîd ibn Abdirrahmân ibn Ebzâ’dan; o da babası Abdurrahmân ibn Ebzâ’dan haber verdi. Ammâr, bundan önce geçen Âdem’in Şu’-be’den olan rivâyetindeki metni söyledi. Haccâc dedi ki: Şu’be iki elini yere vurdu, sonra ellerini ağzına yaklaştırdı. Sonra yüzünü ve iki elini meshetti. Ve en-Nadr şöyle dedi: Bize Şu’be Hakem’den haber verdi. Hakem şöyle dedi: Ben Zerr’den işittim. O, Abdurrahmân ibn Ebzâ’nın oğlundan söylüyordu. Hakem şöyle dedi: Ben bunu Abdurrahmân’in oğlundan işitmişimdir, o da babasından. Babası Abdurrahmân ibn Ebzâ şöyle demiştir: Ammâr: Temiz toprak müslü-mânın temizlik sebebidir, su yokluğunda temiz toprak ona kifayet eder, dedi23.

22  Teyemmümün sıfatı ve keyfiyeti hakkında Sahih, Sünen ve Müsnedlerde rivayet edilen hadîslerde ihtilâf çoktur. Kimine göre bir vuruş, kimine göre iki vuruş olduğu gibi, yüz ile ellerin hangisi meshde öne geçirileceği ve ellerin mesh edilecek mikdârı hakkındaki rivayetle r de ihtilaflıdır… Daha başka görüşler de vardır. İmamların her biri bir rivayete tutunarak ayrı ayrı ictihâdlarda bulunmuşlardır. Nihayet abdeste kıyâsen biri yüz, diğeri dirsekler e kadar eller için olmak üzere, iki vuruşa delâlet eden, kitabın zahiri ile bunu tasrih eden sünnet rivayetle rinin mantûkuna rucû edilmiş ve amel bunun üzerine takarrür etmiştir.

23  Abdurrahmân ibn Ebzâ el-Huzâî sahâbîlerden; bir kavle göre de tabiîlerdendir.

7-…….Bize Şu’be, Hakem’den; o da Zerr’den; o da Abdurrah-
mân ibn Ebzâ’nm oğlundan; o da babasından tahdîs etti ki, o, Am-mâr, Umer’e: Biz seninle bir seviyede bulunduyd uk, ikimiz de cünüb oldu idik,derkenUmer’in yanında hâzır bulunmuştur. Bu hadîste yakın ma’nâda olan “nefeha fihimâ” 24 dedi.

8-…….Bize Şu’be, Hakem’den; o da Zerr’den; o da Abdurrah-
mân ibn Ebzâ’nm oğlundan; o da babası Abdurrahmân’dan haber verdi. Abdurrahmân şöyle dedi: Ammâr, Umer’e: Ben toprağa bulanmıştım. Müteakiben Peygamber’e geldim de O: “İki el ile beraber yüz sana kâfi gelir” buyurdu dedi. Bize Müslim (ibn İbrâhîm) tahdîs etti. Bize Şu’be, Hakem’den; o da Zerr’den; o da Abdurrah-mân’ın oğlundan; o da Abdurrahmân’dan tahdîs etti. O şöyle demiştir:. Ben Umer’in yanında hâzır bulundum. Ammâr, Umer’e şöyle dedi… diyerek hadîsin tamâmım şevketti.

9-…….Bize Şu’be, Hakem’den; o da Zerr’den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ’nm oğlundan; o da babasından tahdîs etti. Abdurrah-

24 Bu üfleme müstehâb yâhud sünnettir. Ele, bedene ezâ verecek kum taneleri ve toprağa yabancı başka şeyler bulaşmış ise onları gidermek, yâhud ele çok toprak yapıştı ise onu azaltmak içindir. Bâzı rivayetle rde (îJi) yerine (Jâîî) gelmiştir ki, ellerini silkeleme k demektir; sebebi yine dediğimizdir.
Kitâbu ‘t-Tcyeminüm/435
mân şöyle demiştir: Ammâr dedi ki: Müteakiben Peygamber (S) elini yere vurdu, (avucuyla) yüzünü ve ellerini meshetti 25.

5- BÂB: TEMİZ TOPRAK MÜSLÜMÂNIN TEMİZLİK .SEBEBİDİR; SUYUN YOKLUĞUNDA ONU SUDAN MÜSTAĞNİ KILAR 26

Hasen el-Basrî: Kişiye, hades yapmadığı müddetçe (bir)teyemmüm kâfî gelir, demiştir 27. İbn Abbâs, kendisi teyemmümlü olduğu hâlde (abdestli kimselere) imâm olmuştur 28.
Yahya ibn Saîd: Toprağı çorak ve tuzlu yer üzerinde namaz kılmakta ve böyle yerle teyemmüm etmekte
be’s yoktur, demiştir 29.

25  Müellif Buhârî bu hadîsi şu bâb içinde altı kimsenin rivayetin den olarak tahrîc etmiştir. Son tarîk içinde kendisi ile Şu’betu’bnuT-Haccâc arasında iki kişi vardır. Buhârî bunlardan hiçbirisinin rivayetin de hadîsi tam olarak sevketmed i. Umer’in suâl soran kimseye verdiği cevâbı da zikretmed i. Bu, müellif Buhârî’-den değildir. O cevâbı Beyhakî, Âdem ibn Ebî Iyâs tarîkinden tahrîc etmiştir. Keza o cevâbı, Müslim, Yahya’dan; her ikisi de Şu’be’den olmak üzere tahrîc etmişlerdir. Bunların lâfzı: “Sen namaz kilma”dır. es-Serrâc: “Su buluncaya kadar…” kısmını ziyâde etmiştir. İşte bu Umer’den meşhur olan mezhebdir . Bu görüşte kendisine ibn Mes’ûd muvafakat etmiştir. Bu hususta Ebû Müsâ ile İbn Mes’ûd arasında bir münazara cereyan etmiştir ki (6. babın son hadîsi ile 7. bâbda) gelecekti r (Kastallânî).

26  Bu bâb ismini Sünen sahihleri “on yıl su bulamasa da” ziyadesiy le rivayet etmişlerdir. Tirmizî, İbn Hıbbân ve Dârakutnî de buna sahihtir demişlerdir.

27  Bu Abdurrazzâk’m Musannafm da. ve diğerlerinde mevsûlen rivayet edilmiştir.

28  İbn Abbâs’m bu fiilini Beyhakî, İbnu Ebî Şeybe sahîh bir isnâdla rivayet etmişlerdir. Bu, Şafiî, Mâlik, Ebû Hanîfe ve cumhurun mezhebidi r. Buna, temizliğin za’fından dolayı Evzâî muhalefet etmiştir (Kastallânî).

29 îbn Huzeyme buna Âişe hadîsiyle ihticâc etti. Rasûlullah (S) Medîne’yi kasde-derek: “Ben sizin hicret yurdunuzu çorak topraklı ve hurmalıktı gördüm” buyurmuştur. Peygamber Medîne’ye “Tayyibe”   ismini de vermiştir. Binâenaleyh bu çorak ve tuzlu toprağın tayyibde dâhil olduğuna delâlet etmiştir, dedi (Kastallânî).
Kitâbu ^t-Teyemmüm/43 7

10-…….Bize Ebû Racâel-Utâridî, İmrân ibn Husayn’den tah-
dîs etti. İmrân şöyle demiştir:
Biz Peygamber (S) ile birlikte yolculuk ediyorduk . Geceleyin yürüdük. Nihayet gecenin sonunda olduğumuz zaman öyle bir düşüş düştük ki, yolcu için bundan daha tatlı bir düşüş olamaz. Bizi güneşin sıcağından başka uyandıran olmadı. İlk uyanan fulânca, sonra fulânca, daha sonra fulânca oldu. -Uyananların isimlerin i râvî Ebû Raca el-Utâridî söylüyordu, diğer râvî Avf el-A’rabî unutmuştur. Sonra Umer ibnu’l-Hattâb dördüncü olarak uyandı.
Peygamber (S) uyuduğu zaman, kendiliğinden uyanmadıkça biz O’nu uyandırmazdık. Çünkü bizler, uykusunda kendisine ne hadis olacağını bilemezdi k. Umer -ki kuvvetli ve salâbetli bir adam idi- uyanıp da, herkesin başına geleni görünce tekbîr almaya, hem de yüksek sesle tekbîr almaya başladı. Böyle tekbîr almaktan vazgeçmedi, yüksek sesle tekbîr ala ala nihayet onun sesinden dolayı Peygamber uyandı. Uyanınca, sahâbîler başlarına gelen işi O’na arzettile r. Rasülullah: “Zarar yok” yâhud “Zarar vermez, hareket ediniz”‘buyurdu. Akabinde kendisi hareket etti ve pek de uzak olmayan bir yere kadar yürüdükten sonra, konak etti ve abdest suyu istedi. Abdest aldı, namaz için nida edildi. Kendisi insanlara namaz kıldırdı. Namazından yüzünü döndürünce baktı ki, bir kimse ayrıca bir kenara çekilmiş,cemâatle beraber namazım kılmamış. “Yâ Fulân, cemâatle beraber namaz kılmana mâni’ olan nedir?” diye sordu. O da: Bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. “Yeryüzündeki toprağa bak, o sana yeter” buyurdu. Ondan sonra Peygamber yürüdü30. Bir müddet sonra insanlar kendisine susuzlukt an şikâyet ettiler. Peygamber konak etti. Fulânı -ki Ebû Raca ismini söylediği hâlde diğer râvî Avf unutmuştur-çağirdı. Alî’yi de çağırdı. “Gidin, su arayın” emrini verdi. İkisi gittiler3 1. Nihayet devesi üstünde iki büyük kırba yâhud iki tulum arasına oturmuş bir kadına rast geldiler. Kadına: Su nerede? diye sordular. Kadın: Dün bu saatte suyun başında idim, adamlarımız yolcudurl ar, bizi arkada bıraktılar, dedi. Öyle ise yürü, dediler. Kadın: Nereye? dedi. Allah’ın Rasûlü’nün yanına, dediler. Şu Sâbiî denilen adamın yanına mı? diye sordu 32. O senin kasdettiğin zâtın yanına; haydi yürü, dediler. İkisi o kadını Peygamber’in yanına getirdile r, ve hâdiseyi O’na anlattılar. Râvî der ki: Kadını devesinde n indirdile r. Peygamber bir kap istedi. Her iki büyük kırbanın yâhud iki tulumun ağızlarından o kabın içine su boşaltıp, ağızlarını bağladı 33. Öteki taraflarındaki ağızlarını açtı. “Gelin, (hayvanlarınızı) suvarın ve (kendiniz için) su alın” diye insanlara nida olundu. Bunun üzerine isteyen hayvanını suladı, isteyen kendisi için su aldı, En sonunda da Rasûlullah, kendisine cünüblük isabet eden kimseye bir kap su verip: “Git üstüne dök” buyurdu. O kadın ayakta, suyunu nasıl kul-
30  Bu kıssaya âid latifeler den biri de şudur: Uyanılmış, abdest alınmış, ezan okunsun diye Bilâl’e emrolunmuş. Peygamber fecir namazından evvelki iki rek’ati kılmış, namaz ikaame edilmiş, farz olan iki rek’at cemâatle kılınmış, yine bâzıları: Yâ Rasûlallah, bu namazı yarın sabah vaktinde iade etmeyelim mi? diye sormuşlar. Cevaben: “Rabbımz Tebâreke ve Taâlâ sizi ribâdan nehyedip dururken, sizden faiz alır mı?” buyurmuştur (Ahmed ibn Hanbel’den naklen Aynî).

31  Alî ile birlikte çağırılan bu zât -diğer rivayetle rden istidlal olunduğu üzere- bu hadîsin râvîsi İmrân ibn Husayn’in kendisidi r.

32  “es-Sab’u”, sâd’m fethi ve bâ’nın sükûniyle ve “es-Subû”, kuûd vezninde, bir dînden çıkıp diğer dîne nakleylem ek ma’nâsınadır. Asıl “meyi” ma’nâsına konulmuştur (Kaamûs Ter.),
Arab müşrikleri yeni bir dîn çıkardı diye Hâtemu’n- Nebiyyin’eSâbi’ derlerdi. Dîninin, peygamber ler dîni olduğundan gafildile r.

33  Taberânî ile Beyhakî’de hadîsin burasında: “Boşalan suyun içine ağzını çalkalayıp, yine tulumların ağızlarından döküp iade etti” ziyâdesi vardır ki, tulumların ağızlarının açılıp tekrar bağlanmasındaki hikmet bu ziyâde ile açığa kavuşuyor. Suda görülen o bereket, Peygamber’in ağız ıslaklığının karışması sayesinde hâsıl olmuş demektir.
Mezâde C^y) yâhud Satîha (<>^-) adını verdikler i büyük tulumların biri baş, ikisi ayak taraflarında olmak üzere üç ağzı vardır. Baş tarafında olana fem, diğerlerinin her birine aziâ (*\i*) derler. İki tulumda dört azla bulunacağından, cemî’ sigâsıyla azâlî (J’j*) denmiştir.
Kitâbıı ‘t- Teyemmüm/43 9
landıklarına bakıp duruyordu . Allah’a yemîn ederim ki, artık su alınmaktan vazgeçildi de hâlâ kırbalar bize, işe başlamadan evvelki zamandan daha dolu görünüyorlardı. Peygamber: “Kadın için bir-şeyler toplayın” diye emretti. Onun için Medîne’nin en iyi hurmasından, undan, sevîkten bir haylî şey topladılar, hattâ ona birçok da buğday topladılar. Bunların hepsini çuval kabilinde n bir bez içine koydular. Kadını devesine yükleyip, çuvalı da kucağına yerleştirdiler. Rasûlullah kadına: “Görüyorsun ki, senin suyundan hiçbirşey eksiltmed ik, lâkin bize su verip suya kandıran Allah’tır” buyurdu.
Kadın, kendi kabîlesinin yanma (bu işten dolayı) gecikmiş olarak gitti. Onlar: Yâ Fulâne, seni (yolundan) alıkoyan nedir? diye sordular. Kadın: Şaşılacak şey, bana iki kimse rast geldi. Beni Sabi’ denilen şu adamın yanma götürdüler. O da şöyle etti, böyle etti, Allah’a yemîn ederim ki bu adam -bunu söylerken de orta ve şahadet parmaklarını göğe doğru kaldırıp, semâ ile arzı kasdedere k- ya sununla bunun arasmdaki lerin en sihirbazıdır, yâhud da Allah’ın Rasûlü’dür, dedi.
Bundan sonra müslümânlar o kadının bulunduğu yerin etrafındaki müşrikler üzerine baskın yaptıkları vakitlerd e, onun mensûb olduğu obaya ilişmezlerdi. Bir gün kadın kendi obasına: Zannediyo rum ki, bu adamlar size, bilerek (ve benden dolayı) ilişmiyorlar. İslâm’a girmek işinize gelir mi? dedi. Kavmi kadına itaat edip, İslâm’a girdiler.
Ebû Abdillah el-Buhârî: Sabee, bir dînden çıkıp diğer bir dîne nakletmek tir, dedi. Ve Ebû’l-Âliye (Rafı’ ibn Mihrân er-Rıyâhî): es-Sâbün <ei-Bakara:62,ei-Hacc: n), ehli kitâbdan bir fırkadır, Zebur okurlar demiştir 34.

6- BÂB: CÜNÜB OLAN KİMSE NEFSİ ÜZERİNE HASTALİKTAN YÂHUD ÖLMEKTEN VEYA SUSUZ KALMAKTAN KORKTUĞU ZAMAN. TEYEMMÜM EDER

Amr ibnu’l-As’ın soğuk bir gecede cünüb olup teyemmüm ettiği ve gerekçe olarak): “… Kendinizi
34 Bunu, İbn Ebî Hatim, kendi tefsirind e mevsulen rivayet etmiştir.öldürmeyin. Şübhe yok ki Allah size çok
merhametl idir” (en-Nisâ: 29) âyetini okuduğu, müteakiben Amr’ın bu yaptığı Peygamber’e söylendiğinde, Peygamber in bunu reddetmed iği zikrolunu r 35.

11-…….Ebû Vâil şöyle demiştir: Ebû Mûsâ, Abdullah ibn Mes’-
ûd’a hitaben: Cünüb kimse su bulamadığı zaman namaz kılmayacak (mı)? dedi. Abdullah da: Cünüb için teyemmümün cevazında onlara ruhsat verirsem, onların biri suyu soğuk bulunca bunu yapar, yânî teyemmüm eder de namaz kılar, dedî. Ebû Mûsâ dedi ki: Ben Ammâr’ın Umer’e söylediği söz nerede kaldı? dedim. İbn Mes’ûd: Ben, Umer’i, Ammâr’jn sözüyle kaanî’ olmuş görmedim, dedi.

35 Bu ta’lîki Ebû Dâvûd ile Hâkim, Amr ibnu’l-Âs’dan mevsûlen rivayet etmişlerdir. Amr şöyle demiştir; Zâtu Selâsil gazvesind e soğuk bir gecede ihtüâm oldum. Yıkanıp helak olmamdan korktum da teyemmüm ettikten sonra, arkadaşlarıma sabah namazı kıldırdım. Müteakiben onlar bunu Peygamber’e söylediler. Peygamber: “Yâ Amr, cünüb olduğun hâlde arkadaşlarına namaz mı kıldırdın?” dedi. Ben de kendisine, beni yıkanmaktan men’ eden gerekçeyi haber verdim ve ben Allah’tan: “Kendinizi öldürmeyin, şübhesiz Allah size çok merhametl idir^ı(en-Nisâ:29) buyurduğunu işittim, dedim. Bunun üzerine Peygamber güldü de hiçbirşey söylemedi.

Bu hadîsin isnadı kuvvetlid ir. Lâkin Buhârî bunu hulâsa ettiği için temrîz sigâsıyle ta’lîk yapmıştır. Buhârî’nin sevk edişinin zahirî, Amr’ın, âyeti cünüb-ken arkadaşlarına okuduğu vehmini vermiştir. Hâlbuki böyle değildir. Amr, âyeti, Peygamber’e döndükten sonra okumuştur. Peygamber onu Zâtu Selâsil .    gazvesind e kumandan yapmıştı.
Bu hadîste, ister soğuk sebebiyle, İster başka sebeble olsun musâvî olarak suyu kullanmak tan zarar bekleyen kimse için teyemmüm etmenin cevazı, ab-destli olanlara, teyemmümümün namaz kıldırması ve Peygamber zamanında ic-tihâdın cevazı hükümleri vardır  (İbn Hacer).

12-…….Bize A’meş tahdîs edip şöyle dedi: Ben Şakîk ibn Sele-
me’den işittim, şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes’ûd ve Ebû Musa’nın yanında idim. Ebû Mûsâ, Abdullah’a:
— Yâ Ebâ Abderrahmân, bir kimse cünüb olsa da su bulamasa, nasıl yapar? Bana haber ver, dedi.
Abdullah:
—  Su buluncaya kadar namaz kılmaz, dedi. *       Bunun üzerine Ebû Mûsâ:
—  Peygamber (S) kendisine “Sana şöyle yapman kâfi gelirdi” buyurduğu vakİtki Ammâr’ın sözünü nasıl yaparsın? dedi.
Abdullah:
—  Görmedin mi, Umer bu söze kaanî’ olmadı, cevâbını verdi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ:
— Ammâr’ın sözünü bir tarafa bırakalım. (Teyemmüm âyetini kasdedere k) Ya şu âyeti ne yapacaksın? mukaabele sinde bulundu. A     Buna karşı İbn Mes’ûd ne diyeceğini bilemedi de:
— Biz şayet bu adamlara bu hususta bir ruhsat verirsek, nerede ise onların birine su soğuk gelince, suyu bırakıp teyemmüm edecektir, dedi.
A’meş şöyle dedi: Ben Şakîk’a:
— Abdullah ibn Mes’ûd, cünübün teyemmüm etmesini, soğuktan dolayı teyemmüm etmesi ihtimâlinden dolayı mı kerih gördü? diye sordum.
Şakîk buna:
—  Evet, diye cevâb verdi.

7- BİR VURUŞ OLARAK TEYEMMÜM BABI 36

36 Buhârî’nin maksadı, bâzı âlimlerin cumhura muhalif olarak söylemekte olduklan görüşü isbât etmektir. Çünkü cumhura göre teyemmümde iki vuruş vâcib oluyor.. (Şâh Veliyyull ah).Daha evvel de işaret edildiği gibi, teyemmümün sıfatı ve keyfiyeti sahîh, sünen ve müsnedlerde rivayet edilen hadîslerde ihtilâf çoktur. Kimine göre bir vuruş, kimine göre de iki vuruş olduğu gibi, yüz ile ellerin hangisini n evvelâ mes-hedileceği ve ellerin meshedile cek mikdân hakkındaki rivayetle r de birbirine aykırıdır.Ebû Hanîfe, Mâlik, Şafiî ile bunların ashabı ve Leys ibn Sa’d, yüz için bir vuruşa, eller için de diğer bir vuruşa kaail olmuşlardır. Ancak Mâlik’e göre mesh
bilekçelere kadar farz ve dirsek uçlarına kadar ihtiyarîdir. Hasan ibn Hayy ile İbn Ebî Leylâ: “İki darbedir. Herbİri ile hem yüz, hem de dirsekler den parmak uçlarına kadar meshedili r” demişlerdir.
İmâm Zuhrî, meshi tâ koltuklar a vardırır. Bâzı âlimler, cünıib olan omuz başlarına kadar, olmayan bileklere kadar mesheder demiş ise de, kavli zaîftir. İmâm Mâlik’in üç vuruş kavli de vardır ki, ikisi farz, üçüncüsü müstehâbdir demiş, İbn Sîrîn’den nakledile n bir kavle göre, yüz için bir, eller için de birer olmak üzere üç darbedir. Bunlardan başka zikrinden vazgeçtiğimiz diğer görüşler de vardır. Hâsılı herbiri bir rivayete tutunarak ayrı ayrı ictihâdlarda bulunmuşlardır. Nihayet abdeste kıyâsen -biri yüz, diğeri dirsekler e kadar eller için olmak üzere- iki darbeye delâlet eden kitabın zahiri ile bunu tasrîh eden sünnet rivayetle rinin mantükuna dönülmüş ve amel, bunun üzerine takarrür etmiştir (Diğer sarihlerd en özetle Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., II, 210).
*
13-…….Şakîk şöyle demiştir: Ben Abdullah ibnMes’ûdileEbû
Mûsâ el-Eş’ârî’nin beraberin de oturuyord um. Ebû Mûsâ Abdullah’a:
— Şayet bir kimse cünüb olsa da bir ay müddetle su bulamasa, artık o kimse teyemmüm etmeyecek ve namaz kılmayacak mı? Pekî, el-Mâide Sûresi’ndeki şu “…. Eğer su bulamazsa nız, tertemiz toprakla teyemmüm edin..” (altıncı) âyeti ne yapacaksın? dedi.
Bunun üzerine Abdullah:
— Eğer bu adamlara bu hususta bir ruhsat verilirse, neredeyse su kendileri ne soğuk olunca da toprakla teyemmüme kalkacakl ar, dedi.
A’meş dedi ki: Ben Şakîk’a:
— Siz cünübün teyemmüm etmesini, suyu soğuk bulanın teyemmüm edeceğinden dolayı mı kerih gördünüz? dedim.
Şakîk:
— Evet, dedi.
\k      Ebû Mûsâ Abdullah’a:
—  Sen Ammâr’ın Umer’e söylediğini işitmedin mi: Rasûlullah beni bir işe göndermişti. Ben cünüb oldum, su da bulamadım. Akabinde hayvanın toprakta yuvarlandığı gibi toprak içinde yuvarlandım. Müteakiben bunu Peygamber’e söyledim. Peygamber: ”Sana şöyle yapmaklığın kâjîgelirdi” buyurup avucunu yer üzerine bir defa vurdu. Sonra elini silkeledi . Sonra onunla (bir vuruşla yâhud eliyle) sol avucu ile sağ avucunun arkasına yâhud sağ avucu ile sol avucunun arkasına meshetti. Sonra onunla (vuruş yâhud eliyle) yüzüne mesnetti demişti, dedi.
Buna karşı Abdullah ibn Mes’ûd:
— Görüyor musun Umer, Ammâr’ın sözüne kaanî’ olmamış, dedi37.
Ya’lâ, el-A’meş’ten; o da Şakîk’ten diye yaptığı rivayette şunu

37 Müslim’de de Abdurrahmân ibn Ebzâ’dan gelen rivayette Umer:
—”Yâ Ammâr (rivayet ettiğin hususta) Allah’tan kork”, yânî iyi düşün, olur ki unuttun yâhud da yanılıyorsun. Ben seninle beraber imişim de öyle bîr şey hatırlamıyorum, demiştir. Ammâr:
— “Vallahi yâ Emîre’l-Mü’minîn, arzu edersen bunu hiç kimseye söylemem” deyince:
—”dJ^u^Ûy) ja\j ^r = Hayır va/lâfıi, üzerine aldığın mes’ûliyeti elbette sana bırakırız” cevâbını vermiş (Aynî , Umdelu’l-Kaarî, II, 194); demek ki kıssayı hatırlamakla beraber, redd de edememiş (Tecrîd Ter., II, 209).
ziyâde etti. Şakîk şöyle demiştir: Ben Abdullah ile Ebû Musa’nın beraberle rinde idim. Ebû Mûsâ, Abdullah’a: Sen Ammâr’m Umer’e şu söylediğini işitmedin mi: Rasûlullah beni ve seni bir yere göndermişti. Ben cünüb oldum da toprak üstünde yuvarlanmıştım. Müteakiben Rasûlullah’ın yanma gelip, toprakta yuvarlanm amı kendisine haber vermiş idik. Rasûlullah da: “Sana şu kadarı kâfi gelirdi” buyurdu da, yüzüne ve iki eline bir defa mesh etmişti, demişti38.

8- BÂB
(Bu, geçen bâbdan bir fası! gibidir)

14-…….Bize Avf (el-A’râbî), Ebû Raca’ el-Utâridî’den haber
verdi. Ebû Raca şöyle demiştir: Bize İmrân ibn Husayn el-Huzâî şöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S), ayrıca kenara çekilmiş, cemâatle beraber namaz kılmamış bir adam gördü de:
—  Ya fulan, seni cemâat içinde namaz kılmandan men’ eden nedir? diye sordu.
O kimse:
—  Yâ Rasûlallah, bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. Rasûlullah:
— (Âyette zikredile n) Toprağa yapış, çünkü o yapışma sana kâfi gelir, buyurdu.

38 Bunu Ahmed ibn Hanbel ve diğerleri mevsûlen rivayet etmişlerdir.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle

‘Hltâmuhu Misk” <eı-Tatfîf: 26) Olması niyâzıyle Birinci Cildin Sonu

106 Ahmed ibn Hanbel’in Müsned’mde Sa’d ibn Ebî Vakkaas’tan: İçinizden her kim mescide (bargam çıkarıp) tükürürse, tükürüğünü bir mü ‘minin tenine veya elbisesin e dokunup eza vermemek için yok etsin” hadîsini merfûen rivayet etmiştir.
Ebû Dâvûd da Ebû Hurevre’den: mescide girip de tükürecek yâhud balgam çıkaracak olan kimse yeri kazıp içine gömsün. Bunu yapamazsa libâsı içine tükürüp sonra dışarıya çıkarsın” hadîsini merfûan rivayet etmiştir.


İşlemler

Information

Yorum bırakın