KİTÂBU MEVÂKÎTİS-SALÂT

21 03 2007

KİTÂBU MEVÂKÎTTS-SALÂT
Namaz Vakitleri Kitabı

NAMAZ VAKİTLERİ VE FAZİLETLERİ BABI

Ve Yüce Allah’ın şu kavli: “Çünkü namaz, mü’minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur”(en-Nisâ. 103) Yânî Allah müzminlere bu farzın vakitleri ni ta’ym etmiştir ‘.

Bu vakitler Kur’ân’da:
a.  “Güneşin ortadan kayması ânından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl, sabah namazını da…” (el-İsrâ: 78)

b.  “Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerin de dosdoğru namaz *//… “(Hûd: IÎ4);

c.  “Onlar ne derlerse sabret. Güneşin doğmasından evvelde, batmasından evvel de Rabb Um hamd ile tesbîh et. Gecenin bir kısım saatlerin de ve gündüzün etrafında dahî tesbîh et ki, İlâhî rızâya eresin” (Tâhâ: 130);

d., “Akşama girerken, sabaha ererken Allah’ı tenzih edin. Göklerde ve yerde hamd O’nundur. Gündüzün nihâyetinde, öğle vaktine vardığınız yakitte de Allah’ı, tesbîh edin” (Rûm: 30)
gibi âyetlerle öğle, ikindi, akşam, yatsı, sabah; beş vakit olmak üzere, ta’ynı kılınmış ve husûsî smırlarıyle sınırlanıp, ta’rîfi de Peygamber tarafından beyân ve tafsîl olunmuştur. Ve o vakitten beri teâmülen de müslümânlar arasında dînî zaruretle rden olarak zaptedilm iştir (Hakk Dîni, II, 1448-1449).

1- Bize Abdullah ibn Mesleme tahdîs edip şöyle dedi: Ben Mâ-lik’in huzurunda okudum; o da İbn Şihâb’dan (o, şöyle demiştir): Umer ibn Abdilazîz bir gün ikindi namazını geri bıraktı. Yanına Zu-beyr ibnu’l-Avvâm’ın oğlu Urve girdi de, ona şunu haber verdi: Mu-gîre ibn Şu’be Irak’ta iken bir gün namazı geç bırakmıştı. Bunun üzerine Ebû Mes’ûd el-Ensârî onun yanma girdi de: Yâ Mugîre! Bu, namazı geç bırakma nedir? Kat’î bilmez misin ki, Cibril indi namaz kıldı2. Rasûlullah da (ardında) kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûlul-lah da kıldı.Sonra bir daha kıldı. Rasûlullah da kıldı.Sonra bir daha kıldı, Rasûlullah da kıldı. Sonra bir daha kıldı, Rasûluliah da kıldı 3.

2  Cibril’in namaz vakitleri ni öğretmek için inmesi, Mi’râc gecesinin hemen aka-bindeki günde vâki’ olmuştu. Kitâbu’s-Salât’ın I. bâbındaki Enes hadîsinde geçtiği üzere, beş namaz ümmete mi’râc esnasında farz olunmuş, müteakiben Cibril, bu beş farzdan herbirini n başlama ve bitme zamanlarını göstermeye gelmiştir.

3  Bu rivayette yalnız Cibril’in beş, Râsûlullah’m da beş kerre namaz kıldığı zikredild i. Buna göre yalnız namaz sayısı söylenmiş, namaz vakitleri söylenmemiştir. Ancak Ebû’Mes’ûd’un maksadı, Mugîre ibn Şu’be’ye beş vaktin başlama ve son bulmaları hakkındaki bilgisine i’timâd ederek sayıyı zikretmek le vakitleri de hatırlatmaktır.
Ebû Dâvûd, en-Nesâî ve et-Tirmîzî Sümer’lerinde Câbir ibn Abdillah, İbn Abbâs ve Ebû Hureyre’den rivayet -edilen uzunca hadîste namaz vakitleri nin evvelleri Üe sonlan gösterilmiştir. Bunda Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: “Cibril iki defa (yânı iki gün) Ka’be’n’m yanında bana imâm oldu. İlk defasında zeval vaktinde güneşin verdiği gölge bir nalın tasması kadar uzadığında bana öğle;

Sonra: “İşte bununla emr olundum” dedi 4.
Bu sözlerin sonunda Umer ibn Abdilazîz, Urve’ye: Söylemekte olduğunu iyi bil. Namaz vakitleri ni Rasûlullah için ikaame eden, yânı vakitleri ta’yîn eden Cibril’in kendisi midir? dedi. Bunun üzerine Urve de: Beşîr ibn Mes’ûd, babasından böyle tahdîs ederdi, dedi. Yine Urve şöyle dedi: Yemîn olsun (teyzem) Âişe bana, Rasûlullah(S)’ın henüz hücresinde güneş varken ve gölge hücreden yükselmeden ikindiyi kılar olduğunu söyledi5.

BÂB: YÜCE ALLAH’IN ŞU KAVLİ:
‘Hepiniz O’na dönün, O’ndan korkun. Namaza devam edin, müşriklerden olmayın”
(er-Rûm: 31) 6
. herşeyin gölgesi birer misli uzadığında ikindi,oruçlu oruç bozduğu vakitte akşam, kırmızılık gâib olduğunda yatsı, oruçluya yemek içmek haram olduğu vakitte sabah namazlarını kıldırdı. Ertesi gün öğle namazını herşeyin gölgesi bir misli ikindi namazını iki misli olduğu; akşam namazım oruçlu iftar ettiği zamanda, yatsı namazını gecenin üçte birine doğru, sabah namazını da ortalık iyice aydınlandığı vakit kıldırdı. Sonra bana döndü ve: ‘Yâ Muhammed, bu Sen’-den evvelki peygamber lerin vaktidir. Namaz vakti, bu ikişer vakitler arasındadır’ dedi.”
Beş namazın farz kılınmasının ardından Cibril’in ilk kıldırdığı namaz, zuhur namazı olduğundan, bu namaza “Saiâtu Ûlâ — Ülâ Namazı “denilmiştir.

4  Metindeki ” oj*ı ” lâfzındakİ ” T-” ötre de, üstün de rivayet edilmiştir. Birinciye göre “Bununla emr olundum”, ikinciye göre “Bununla emr olundun”demek olur. Hitâb olduğuna göre, söyleyicisi Cibril’dir ve: “Dün gece sana mücmelen emr olunan namazın mufassale n tefsiri işte budur” demek olur. Mü-tekellim sîgâsıyle olduğuna göre, söyleyicisi Peygamber olmak ihtimâli olduğu gibi, Cibril de olabilir. Birinci takdire göre ma’nâ açıktır. İkincisine göre ise Cibril: “İşte böylece sana öğretmek ile emr olundum” demek olur.

5  Buhârî bu hadîsi, Bed’u’1-Halk ve Mağâzî Kitâbları’nda da tahrîc etmiştir.

6  Bu âyet, mefhûmunun iktizâ etmesi sebebiyle namazı terk edenin tekfirine kaa-il olanların kendisiyl e istidlal ettikleri âyetlerdendir. Onlara: Bununla murâd, namazı terk etmenin müşriklerin fiillerin den olduğu, müşriklere benzemeye çalışmaktan da nehy geldiğidir; yoksa murâd, namazı terk etmekte onlara muvafakat edenin müşrik olduğu değildir, diye cevâb verildi.
Bu âyet namazın fazlı hakkında Kur’ân’da gelenleri n en büyüklerindendir. Âyetin Abdu’1-Kays hey’eti hadîsiyle münâsebet ciheti şudur: Âyette şirki ne.hy etmenin, namaz ikaamesin e bitişikliği, hadîste ise tevhîd isbâtının;namaz ikaa-mesine bitişikliğidir (İbn Hacer).

2-…….İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Abdu’I-Kays hey’eti, Ra-
sûlullah’ın huzuruna geldiler ve: Biz şu toplulukt an Rabîa kabîlele-rindeniz. Biz sana başka zaman değil, yalnız haram ayda ulaşabiliriz. O halde bize bir şey emret de, biz onu senden alalım ve arkamızda kalanları ona da’vet edelim, dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (S): “Ben sizlere dört şey emrediyor ve dört şeyden nehy ediyorum: Allah’a îmân etmek” dedikten sonra, Allah’a îmân etmeyi onlara şöyle tefsîr etti: “Lâ ilahe ille’ilah- Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah ‘in Rasûl’ü olduğuma şahadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı edâ etmek, ganimet aldıklarınızın beşte birini bana ver-menizdir. Dubbâ’, hantem, muhayyer ve nakîrden nehyediyo rum” (Yânî, bu isimlerde ki kablara şıra kurmaktan nehyediyo rum)7.

3- NAMAZI DOSDOĞRU KILMAK ÜZERİNE BEY’AT BABI

7  Buhârî, bu hadîsi on yerde tahrîc etmiştir. îmân Kitâbı’nda da bu hadîs hakkında açıklamalar geçmiştir.

8  Bey’atla murâd, İslâm üzere bey’atlaşmaktir. Peygamber (S)’in, tevhîdden sonra ük şart kıldığı şey, namaz kılmak idi. Çünkü namaz bedenî ibâdetlerin başıdır. Bundan sonra zekât vermeyi şart kılardı. Zîrâ zekât, mâlî ibâdetlerin başıdır. Bundan sonra her kavme en muhtâc oldukları şeyleri Öğretirdi. Cerîr’le nasihat etmek üzere bey’at etti. Çünkü Cerîr, kavminin seyyidi bulunuyor du. Bundan dolayı Peygamber Cerîr’e, onlara nasihatle cmr ettiğini öğretmesini irşâd etmişiir. Abdu’1-Kays hey’eti ile beşte biri edâ etmek üzere bey’atlaşmışti.-Çünkü onlar kendileri ne yakın olan Mudarr kâfirleriyle harb hâlinde bulunuyor lardı (İbn Hacer).

3…….B ize Kays (ibn Ebî Hazım), Cerîr ibn Abdillah’tan tah-
dîs etti. O: Ben Rasûlullah’a, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek ve her müslümâna samimiyet le hayır isteyici olmak üzere bey’at ettim, demiştir9

4- BÂB: NAMAZ KILMAK (GÜNÂHLARA) KEFFÂRETTİR

4-…….Bana Şakîk tahdîs edip şöyle dedi: Ben Huzeyfe’den işittim, şöyle dedi: Biz Umer (R)’in yanında oturuyord uk. Umer: Rasûlullah (S)’ın fitne hakkındaki sözünü hanginiz ezberinde tutuyor? diye sordu.Ben ezberimde tutuyorum,hem de Rasûlullah’ın söylediği gibi, dedim. Umer: O’na (yânî Peygamber ce) yâhud buna (bu makaaleye) karşı çok cesursun, dedi10. Ben: İnsanın ehli, malı, çocukları ve komşusu yüzünden uğradığı fitneye, namaz, oruç, sadaka, iyiliği emr, kötülükten nehy keffâret olur, dedim. Umer: Sormak istediğim bu fitne değildir, lâkin denizin dalgalanm ası gibi dalgalana cak olan fitnedir,

9 Bu Cerîr hadîsi, Kİtâbu’l-îmân’ın sonunda da geçmişti.

10 “Ona karşı’1 yâhud “buna karşı” suretinde vâki’ olan şekk, ya Huzeyfe’ye yâhud aradaki râvîye âiddir. “Ona karşı”, Peygamber’e karşı demektir; “buna karşı” da makaaleye, yânî söz söylemeye karşı cür’ctin çoktur demektir.

dedi. Bunun üzerine Huzeyfe: Ey Mü’minlerin Emîri, o fitneden senin üzerine bir şey yoktur. Çünkü seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır, dedi. Umer; Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? diye sordu. Huzeyfe: Kırılacak, dedi. Umer: O takdirde ebeden kilitlene-miyecek, dedi n. Biz Huzeyfe’ye: Umer kapıyı biliyor mu? diye sorduk. Huzeyfe: Evet, yarından evvel bu gecenin geleceğini bildiği gibi (biliyordu). Ben ona, içinde hiçbir yalan yanlış bulunmaya n bir söz söylemişimdir, dedi. (Râvî Şakîk ibn Seleme el-Esedî:) Biz kendimiz Huzeyfe’ye sormağa cesaret edemedik de, Mesrûk ibnu’l-Ecda’a: Kapı kimdir? diye sordurduk . O da kapıyı ondan öğrenip: Kapı Umer’-dir, dedi l2.

5-……. İbn Mes’ûd (R) şöyle demiştir: Bir kimse (yabancı) bir
kadından bir öpücük aldı13. Müteakiben o zât Peygamber’e geldi ve olan işi ona haber verdi. Bu hâdise üzerine Azîz ve Celîl olan Allah, şu âyeti indirdi:

11  Çünkü sağlam kapı bir daha kilitlene bilir; kırık kapı ise yerinde duramaz ve ki-litlenemez. Kapının kırılması, Usmân’ın şehâdetidir.

12  Buhârî bu hadîsi, Zekât, Alâmâtu’n-Nübüvve, Fiten ve Savm Kitâblan’nda da tahrîc etmiştir.

13  Bu kadının Ensâr’a mensûb olduğu bilinirse de, ismi kasden mechûl kalmıştır. Bu adam da, en sahîh kavle göre, Ebıı’UYeser Kâ’b ibn Amr ibn Abbâd el-Ensârî es-Selcmî’dir. Akabe ile Bedr’de hâzır bulunan sahâbîlerdendir. Kısa boylu, koca karınlı bir zât olduğu hâlde, pek boylu boslu olan Abbâs ibn Abdilmııttalib’i Bedir’de esîr eden odur. Bedir sahâbîlerinin en sona kalanı olup, 55. hicret yılında Medîne’de vefat etmiştir. Bunun ismi hakkında beş rivayet daha varsa da, biz bunları zikr etmiyoruz . Bu zât, hasbe’l-beşeriyye işlediği kabahatta n son derece pîşmânlık göstermiş, insanların gözlerinden hâlî olan bir yerde ma’siyet işlediği hâlde, havsalaya sığmaz bir cesaret ve fazilet göstererek, çâresini bulsunlar diye evvelâ sahâbîlerden bâzılarına, en sonunda Peygamber’e müracaatla, kendisine zina cezası uygulanma sını istemiştir. Tirmizî’nin rivayetin de Ebu’l-Yeser şöyle diyor: Hurma satın almak için bana bir kadın geldi. Evde daha iyisi var, dedim. İçeriye beraber girdik. Üzerine saldırıp öptüm. Bunun üzerine Ebû Bekr’e

‘ ‘Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerin de dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir ö’ğüddür” (Hûd: H4) 14.
Bunun üzerine o kimse: Yâ Rasûlallah, bu yalnız benim için mi? diye sordu. Rasûlullah (S): “Ümmetimin hepsi için, bütün ferdleri içindir” buyurdu 15.

5- VAKTİ İÇİNDE KILINAN NAMAZIN FAZİLETİ BABI 16

gelip mes’eleyi anlattım. Tevbe et de, kendini rezîl etme, dedi. Umer’e gidip anlattım. O da: Tevbe et de, kendini rüsvây etme; kimseye haber verme, dedi. Sabr edemedim. Rasûlullah’ın yanına gittim; işi arzedince: “Allah yolunda gazveye gitmiş bir müslümânın karısına böyle mi bakarsın?” buyurdu. Ebu’l-Yeser bunun üzerine, kendisini cehennem ehlinden olmuş zanmyle: Bu saate gelinceye kadar keski îmân etmemiş olaydım, diye temennide bulundu. Yine Ebu’l-Yeser: Rasûlullah uzun müddet başını eğdi, nihayet “Ekimu’s-Salât.. “(Hûd: 114) âyeti vahy olundu, dedikten sonra kıssasına metinde olduğu gibi devam ediyor.
Muâz’dan geien bir rivayette de Ebu’I-Yeser’İn: Yâ Rasûlallah, Allah’ın emrettiği haddi bana uygula, demesi ve bu sözü tekrar etmesi üzerine, mübarek yüzünü çevirdiği ve namaz kıldıktan sonra âyetin nazil olduğu zikr ediliyor.
Bu hadîslerin mecmuunda n yalnız haram olan mahalde cinsî münâsebetin zina haddi (cezası) tatbîkini gerektird iği istidlal olunur.

14  Gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin yakın sâatle-rindeki namazlar da akşam ve yatsı namazlarıdır (Medârik).

15  Bundan, beş namazın küçük günâh işleyenlere tevbe yerine geçeceği ma’nâsi çıkar. Bâzıları beş namazın küçük büyük bütün günâhlara keffâret olduğuna ka-ail olmuşlarsa da, ehli sünnetin cumhuru evvelki görüştedir. Çünkü bu hadîs ile, bundan evvelki hadîsteki mutlaklığı, Müslim’in rivayet ettiği: “Büyük günâhlardan çekinildikçe, beş namaz, aralarında geçen günâhlara keffârettir” hadîsi takyîd etmektedi r..
Buhârî, bu hadîsi Tefsîr Kitâbı’nda da tahrîc etmiştir.

16  Bâzı nüshalarda “Fî vaktihâ..”, bâzısında da “Alâ vaktihâ” şeklinde gelmiştir.

6-…….Bize Şu’be tahdîs edip, şöyle dedi: Bana Velîd ibnu’I-
Ayzâr haber verip şöyle dedi l7: Ben Ebû Amr eş-Şeybânî (96)’den işittim, şöyle diyordu: Abdullah ibn Mes’ûd’un evini işaret ederek, bize şu evin sahibi tahdîs edip şöyle dedi: Ben Peygamber’e: Amellerin hangisi Allah’a daha sevgilidi r? diye sordum. Peygamber (S): “Vaktinde (kılman) namaz” buyurdu. Abdullah dedi ki: Sonra hangisi? dedim. Peygamber: “Sonra ana-babaya iyilik etmek” buyurdu. Abdullah dedi ki: Sonra hangisi? dedim, Peygamber: “Allah yolunda cihâdetmek”buyurdu. İbn Mes’ûd: Bunları bana Rasûlullah (S) tahdîs edip söyledi. Daha ziyâdesini soraydım, yine bana haber verecekti, dedi 18.

6- BÂB: BEŞ NAMAZ (ARALARIND AKİ GÜNÂHLARA) KEFFÂRETTİR I9

7-…….Ebû Hureyre (R) Rasûlullah (S)’tan şöyle buyururke n
işitmiştir: “Re ‘yinizi söyler misiniz: Birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa, (ev sahibi) her günde beş defa onun içinde yaykansa, ne dersiniz? Bu yıkanma, onun kirinden pasından birşey bırakır mı?” buyurdu. Sahâbîler: Hayır, bu onun kirinden hiçbir şey bırakmaz,

17 Metinde bu ibarede takdîm, te’hîr vardır. Biz, bunu yerli yerine koyarak terce-me ettik.

İ8 Namaz, îmândan sonra, şübhesiz amellerin en fazîletlisidir. Çünkü dînin direğidir. Ana-babaya iyilik ve dînin insana yüklediği en büyük vâciblerdendir. On-lara, kâfir de olsalar kendileri ne ihsan ile muamele edip, itaatsizl ikten çekinmek farzdır. Onlara can sıkıntısı ile, “Öf!” demek bile Kıır’ân’m nassıyle nehyolun-muştur (el-tsrâ:23; el-Ahkâf:l7). Emirlerin e ma’siyet olmadıkça itaat vâcibdir. Allah yolunda cihâd da “Kelimetul lah’ı en yüksek kılma” kasdıyle can ve malı ortaya koyarak uğraşıp, mukaatele etmektir.
Buhârî bu hadîsi Edeb, Tevhîd, Cihâd Kitâblan’nda da tahrîc etmiştir

19 Bu başlık, Müslim’in rivayet ettiği hadîsin bir cümlesidir.
KitSbu Mevâkîti’s-Salât/603
dediler. Rasûlullah “Beş (vakit) namaz da işte bunun gibidir. Onlarla Allah Taâlâ günâhları siler, mahveder” buyurdu 20.

7- NAMAZIN KENDİ VAKTİNDE ZAYİ’ KILINMASI BÂBT 21

8-…….Bize Mehdî, Geylân’dan; o.daEnes’ten tahdîs etti. Enes
(Haccâc namazı vaktinden te’hîr edince): Peygamber (S) zamanında mevcûd olanlarda n hiçbir şey tanımıyorum, dedi. Kendisine: Namaz (Peygamber zamanında mevcûd olup devam eden bir şeydir, binâenaleyh bu umûmî selbedici kazıyye nasıl doğru olur?), denildi. Enes (cevâbında): O, kendisind e zayi’ kılmalar, tağyîrler yapıp, zayi’ etmiş olduğunuz bir şey değil mi? dedi.

9-…….Usmân ibn Ebî Ravvâd şöyle demiştir: Ben ez-Zuhrî’den
işittim, şöyle diyordu: Ben Dımaşk’ta Enes ibn Mâlik’in yanma girdim; o ağlıyordu. Ona: Seni ağlatan nedir? dedim. Enes: (Beni Ra- sûlullah zamanında) erişmiş olduklarımdan, namaz müstesna, hiçbir şeyi tanımaz olmaklığım (ağlatıyor). İşte bu namaz dahi zayi’ edilmiştir, dedi 22.
Ve Bekr ibn Halef şöyle dedi: Bize Muhammed ibn Bekr el-Bursânî (203) tahdîs edip, şöyle dedi: Bize Usmân ibn Ebî Ravvâd, bu tarzda haber verdi 23.

20  Bu hadîs dahi zahiren küçük ve büyük günâhları şâmil ise de, cumhur bunları küçük günâhlar ile kayıdiamaktadır.

21  Namazın zayi’ kılınması, vakti çıkıncaya kadar geri bırakılmasıdır. Bİr de namazı zayi’ kılmak, müstehâb olan vaktinden geri bırakmaktır, denildi. Birinci görüş daha zahir olandır. Çünkü zayi1 kilmak, ancak onda meydana gelir (Aynî).
Namazın zayi’ kılınmasından murâd, vaktinden çıkarılmasıdır. Yüce Allah şöyle buyurdu: “Sonra arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki, namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır” (Meryem: 59; Kastallânî).

8- BÂB: NAMAZ KILMAKTA OLAN KTMSE. AZIZ VE CELÎL OLAN RABBINA MUNÂCÂT ETMEKTEDİR 24

22  Enes ibn Mâlik, Irak vâlîsi Haccâc’dan Velîd ibn Abdilmeli k İbn Mervân’a şikâyetçi olarak Dımaşk’a gelmişti. Rasûlullah zamanında gereği gibi ve zamanında yapılan  ibâdetlerden hiçbirini Şâm ve Basra  Emirlerin de müşahede ettikleri nde bulamadığını, namaz ibâdetinin bile vaktinden çıkarılmak suretiyle zayi’ edilmiş olduğunu söylüyordu.
Haccâc ile emîri Velîd ve diğerlerinin namazları kendi vakitleri nden geri bıraktıkları hususu, sahih ve sabit olmuştur. Bu İse, namazın zayi’ kılınması ta’-bîrini, namazları müstehâb olan vakitleri nden geri bırakmalarıylc tefsîr edenlerin görüşünü reddetmek tedir.
23  Yânî bu hadîsin başında bulunan seneddeki Amr ibn Zurâre’nin, Abdülvâhid’-den; o da Usmân Ebî Ravvâd’dan… diye sevk edişi gibi.

24  Münâcât, birisine fısıltı ile hitâb etmek ve söz söylemektir. Kul, namaz içinde Rabb’ına fısıltı hâlinde hitâb ile niyaz eder.
Bu bâb ile bundan önceki bâbların münâsebeti şudur: Bu bâbda namazın eda vakitleri nin Allah’a münâcât vakitleri olduğu, kula Allah’la münâcâtın ise hassaten ancak bu vakitler içinde hâsıl olacağı beyân edilmiş. Geçen bâblar ise namazı vaktinde kılanın medhine, geri bırakanın zemmine delâlet etmiştir. Bu-hârî bu babın hadîsini, musallînin bu yüksek menzilden mahrum olmaması için, münâcât hasletini gereği gibi tahsîl etmek hususuna musailîyi rağbetlendir-mek maksadıyle getirmiştir (Aynî).

10-…….Bize Hişâm, Katâde’den; o da Enes’ten olmak üzere tahdîs
etti. Enes (R) şöyle demiştir: Peygamber (S): “Her biriniz namaz kıldığı zaman şübhesiz Rabb ‘ı ile münâcât eder. O hâlde sakın sağ tarafına tükürmesin, velâkin (sıkıştığında) sol ayağının altına (tükürsün)” buyurdu. Ve Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde’den şöyle dedi: “Ön tarafına yâhud önüne tükürmesin, velâkin (muztarr kalırsa) ya sol tarafına, ya ayaklarının altına (tükürsün)”. Ve Şu’be ibnu’l-Haccâc yine Katâde’den olmak üzere şöyle dedi: “Önüne ve sağına tükürmesin, velâkin (sıkışırsa) .yer 50/ tarafına, ya (sol) ayağının altına tükürsün”. Humeyd de Enes’ten; o daPeygamb er(S)’den olmak üzere şöyle buyurduğunu söyledi: “Namaz kılmakta olan kimse kıblesine karşı ve sağ tarafına tükürmesin, lâkin (sıkışırsa) 50/ tarafına yâhud (sol) ayağının altına tükürür”25.

11-…….Bize Katâde, Enes(R)’ten; o da Peygamber’den olmak
üzere şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) şöyle buyurdu: “Secde ederken secdenizi tam yolunda yapınız. (Namaz kılan kimse) kollarını köpek gibi yere yaymasın. (Sıkışıp) tükürdüğü vakit de önüne ve sağ tarafına tükürmesin. Çünkü o, Rabb’ı ile münâcât etmektedi r”26.

9- SICAĞIN ŞİDDETLİ VAKTİNDE ÖĞLE NAMAZINI SERİNLİĞE BIRAKMAK BABI

25  Buradaki rivayetle rin hepsi de mevsûldür. Bunlar değişik râvî ve lâfızlarla, îmânın artıp eksilmesi, mescidden eliyle tükürüğü kazımak, namazda sağına tükürmesin… bâblannda da tahrîc edilmişlerdir.

26  Sucûdda i’tidâl, Kitâbu’s-Salât’ın 27. babında da ta’rîf edildiği gibi, iki avucu-nu yere dayayıp dirsekler i yerden ve iki yanından ayırmak ve karnını uyluğundan uzak tutmak hey’etinde vâki’ olur ki, buna “Tecnîh” denir. Bu hey’et daha mütevâzıânedir ve tenbelhar es da değildir. Alın da yere daha sağlam dayanmış bulunur. Dirsekler i yere yapıştırıp kolları yaymak, köpek oturuşuna benzer çirkin bir hey’et olduğu gibi, namazda gevşeklik ve ehemmiyet vermemezl iği iş’âr eder bir hâldir.

12-…….Salih ibn Keysân şöyle dedi: Bize el-A’rac Abdurrah-
mân ve ondan başkası, Ebû Hureyre’den tahdîs etti. (Salih ibn Keysân dedi ki:) Ve yine Abdullah ibn Umer’in himayesin de bulunan Nâfi’, Abdullah ibn Umer’den tahdîs etti. Ebû Hureyre ile İbn Umer, bu râvîlerden her birine Rasûllulah’tan tahdîs etmişlerdir. Rasûlul-lah (S) şöyle buyurdu: “Sıcak şiddetlendiği vakitte namazı serin/iğe bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti cehennemi n kaynamasındandır”27.

13-…….Ebû Zerr (R) şöyle demiştir: Peygamber’in müezzini
öğle namazı ezanını, okumağa davrandı. Peygamber (S) hemen: “Serinliği bekle, serin/iği bekle!” buyurdu.- Yâhud da: “Bekle, bekle!” buyurdu.- Ve yine Peygamber: “Sıcağın şiddeti, cehennemi n kaynamasındandır. Sıcak şiddetli olduğu zaman, (namazı serin vakte bırakıcılar olarak) namazdan geri durun, tâ tepelerin gölgelerini uzanmış gördüğünüz zamana kadar” buyurdu 28.

27  İbrâd, burada öğle namazını vaktinin evvelinde kılmayıp da ortalığın biraz serinlediği zamana kadar geri bırakmaktır, İbrâd hakkındaki bu emir, vücûb için değil, müstehâblık içindir. Gölge olmayan saatte, sıcakta cemâate gitmekte meşakkat olacağından, ümmet hakkında bir hafifletm e olmak üzere buna ruhsat verilmiştir. Vaktin evvelinde kılmanın faziletin e bakarak, bu ibrâdı namaz vaktinin tazeliği ma’nâsma hamledenl er de vardır… Bâzı Emevî melikleri ile emirlerin in öğle ile cumuayi ikindiden sonralara kadar geri bırakmayı âdet etmeleri, hep bu ruhsatın sû’i istimalin den ileri gelmiştir.

28  Arabistan’da toprak yâhud kum tepeleri, ekseriya yayvan olduğundan, öğlenin başlangıcından epey zaman geçmedikçe gölgeleri belli olmaz.

14-……. Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs edip şöyle dedi: Biz
bunu ez-Zuhrî’den ezberledi k, o da Saîd ibnu’l-Müseyyeb’den; o da Ebû Hureyre’den. Peygamber (S) şöyle buyurmuştur:
“Sıcak şiddetli olduğu zaman namazı serin/iğe bırakın. Çünkü sıcağın şiddeti cehennemi n kaynamasındandır. Cehennem ateşi Rabb’-ına şikâyet arzetti de: Yâ Rabb, bir kısmım bir kısmımı yedi (yânî ben beni yiyorum, izin ver) dedi. Allah da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. İşte hissetmek te olduğunuz sıcağın en şiddetlisi ile soğuğun en şiddetlisi budur”29.
1 29 Yeryüzünde sıcaklığın şiddeıi cehennemi n kaynamasından olması, kinaye ve mecaz kabilinde n olduğu gibi, ateşin şikâyeti ve nefes alması da mecazîdir. Bununla beraber bunların hakikat olmasına da hiçbir aklî mâni’ yoktur. Aklî bir mâni’ denebilme k için bunların hakikatle rine muttali’ olmamız lâzım gelir ki, böyle bir iddia kimsenin hatırından geçmez. İnsandan başka varlıkların nutk ve idrâki var mıdır, yok mudur? Bunu da kendi tecrübe hasseleri mizle kestirip
‘ asmamıza imkân yoktur. Eğer varsa -nutk ve idrâkin mi’yâr ve mikyası bizce yalnız kendi nutk ve İdrâkimiz olmadığı için- bu konuda vereceğimiz hüküm herhalde hakikatte n uzak olmuş olur. Elektrik nev’inden bir birikme yerinde mev-cûd hareket ettirici kuvvetin varlık ve mikdânni kaba veya hassas terazinin yâhud civâ sütununun hareketsi z kaldığına bakıp da inkâr etmek ne kadar ma’nâsız ise, insandan başka mevcûdların nâtık ve müdrik olmadıklarına, insanların kendi hiss ve idrâklerini ölçü tutarak hükmetmeleri de o kadar ma’nâsız oiur.

Bunu ancak Hâhk’ları bilir, bir de o Hâlık’ın böyle bir mi’yâr ve mikyas ile bazen mücehhez kıldığı mahlûklar. Kâinatın yaratıcısı ise ” Hiçbirşey yoktur ki, O’nu tesbîh ve tahmîd edip durmasın. Şu kadar ki, siz onların’teşbihlerini anlamıyorsunuz” (cl-İsrâ: 44) buyuruyor . Tesbîh, şübhesiz ki nutk’dur. Her şeyin nutku da kendine göre olur. Çakıl taşlarının Peygamber’in elinde teşbihlerini, kendisi duyduğu gibi, yanında bulunan sahâbîler de o ana mahsûs olarak kulaklany le duydular. Demek ki, o anda Allah onlara o teşbihleri duyacak bir idrâk yaratmış. Gayrı nâtık mevcûdlar dediğimiz mahlûkların, kendileri ne göre, bizim anlamadığımız birer teşbihleri olduğu gibi, şikâyetleri de olabilir. Cehennemi n kendi hâlinden şikâyeti, kıyamet gününde boldun  (cl-Kaaf: 30) suâline karşı, Daha   yok   mu?”   diye    cevâb   vermesi;    üzerinden   geçecek    mü’mine:

15-…….Ebû Saîd şöyle demiştir: Rasûlullah (S): “Öğle namazını serinliğe bırakınız. Çüntyk sıcağın şiddeti, cehennemi n kaynama-sındandır” buyurdu.
Sufyân es-Sevrî, Yahya el-Kattân ve Ebû Avâne, Hafs ibn Gı-yâs’a mutâbaat ettiler30 .

10- ÖĞLE NAMAZINI SEFERDE DE SERİNLİĞE BIRAKMAK BÂBt  ‘
Ey mü ‘min, çabuk geç ki, senin nurun benim alevimi söndürüp duruyor” demesi de böyledir.
Bunların hepsini de, hâl lisânı sözlerinden diyerek, mecaza hamletmek mumlan olduğu gibi, hakikatle rine de hamletmeğe hiçbir aklî mâni’ yoktur (Ahmed Naîm, Tecrîd Ter., 11,392).

30  Buharı, bunların hepsinin Hafs ibn Giyâs’a mutâbaatianyle, bunların kendi rivayetle rinde ei-A’meş’den “Öğle namazını serinliğe bırakınız” Iâfzındaki mu-tabaatlarını kasdetti.
Buharı bu babın hadîslerini çok güzel bir tertîble sıralamıştır: Evvelâ mutlak hadîsi getirmiş, ikinci olarak içinde serinletm enin sonu.olac ak vaktin -ki le-pelerin gölgelerinin zuhurudur- nihâyetinejrşâdda bulunan hadîsi, üçüncü olarak kendisind e bu mutlakm mukayyede mahmul olmasındaki illetin beyânı bulunan hadîsi, dördüncü olarak da takyîdle tekellüm edilmiş hadîsi getirmiştir. Muvaffak kılıcı, ancak Allah’tır (İbn Hacer).

31  Buhârî şu başlıkla, namazı serinliğe bırakmanın hazara mahsûs olmadığını, lâkin seferde bunun yerinin yolcunun konakladığı zamandaki yer olacağını irâde etmişîir. Yolcu yürümekte yâhııd bir yürüyüş üzerinde bulunduğu zaman ise bunda cem’u’t-takdîm yâhud cem’u’t-te’hîr vardır. Nitekim bu, kendi babında gelecekti r (İbn Hacer).
Buradaki sefer, ittifâkîdir. Namazı serinliğe bırakmanın illeti, Peygamber tarafından beyân buyurulduğu üzere, sıcaktan hâsıl olacak ezâ ve meşakkat olduğundan, bu hususta hazarın seferden farkı yoktur. Ve serinliğe bırakmaktaki müstehâblık sefere kasr edilmiş de değildir.

16-…….Ebû Zerr el-Gıfârî (R) şöyle demiştir: Biz Peygamber’Ie
birlikte bir seferde bulunuyor duk. Müezzin öğle namazı için ezan okumak istedi. Peygamber (S) “Serinliği bekle!” buyurdu. Bir müddet sonra müezzin yine ezan okumak istedi. Peygamber yine: “Serinliği bekle!” buyurdu. Nihayet müezzin, biz tepelerin gölgelerini uzanmış gördüğümüz zamana kadar bekledi. Bunun üzerine Peygamber: “Şüb-hesiz sıcağın şiddeti cehennemi n kaynamasındandır. Binâenaleyh sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakın” buyurdu.
İbnAbbâs: “Tetefeyye u zılâluhû = Gölgelerimeyillenir döner”
i: 48) demektir, dedi32.

11- BÂB: ÖĞLE NAMAZININ BAŞLANGIÇ VAKTİ, GÜNEŞİN TAM ORTADAN BATIYA MEYLETTİĞİ SIRADIR
Câbir: Peygamber (S) öğle namazını gündüzün ortasında sıcağın şiddetli olduğu zamanda kıldırırdı,
dedi33.

32  İbn Abbâs’ın bu kelime hakkında verdiği bu ma’nâyı, İbn Ebî Hatim kendi tefsirind e mevsûlen rivayet etmiştir.Âyetin tamâmı şöyledir: “Onlar Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye dikkatle bakmadılar mı ki, onların gölgeleri bile zelil zelîl Allah’a secde ediciler olarak durmadan sağa sola döner” (en-Nahi: 48).

33  Bu, Buhârî’nin “Akşam namazının vakti bâbı”nda Câbir’den mevsûlen rivayet ettiği hadîsin bir tarafıdır.

17-…….ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik şöyle haber
verdi: Rasûlullah (S) güneş (gündüzün ortasından) meylettiği zaman çıktı ve öğle namazını kıldırdı34. Akabinde minber üzerinde ayakta durdu, kıyamet saatini zikretti. Kıyamet gününde büyük büyük işler olacağını zikredip haber verdi. Sonra: “Bana birşey sormak isteyen varsa sorsun. Bu makaamımda durduğum müddetçe her ne sorarsanız hemen muhakkak haber veririm” buyurdu. İnsanlar ağlamakta ileri gittiler, Rasûlullah da: “Bana sorunuz” demeyi çoğalttı35. Derken İbn Huzâfe es-Sehmî ayağa kalkıp: Benim babam kimdir? diye sordu. Rasûlullah: “Baban Huzâfe’dir”buyurdu36 . Sonra yine “Bana sorunuz” demeyi çoğalttı. Bunun üzerine Umer ibn Hattâb, iki dizi üstüne çöktü de: Biz Allah’ı Rabb, İslâm’ı dîn ve Muhammed’i peygamber olarak kabul ve tasdîk ettik, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sükût etti. Sonra “Demincek cennet ile cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. Ben böyle hayrın ve şerrin benzerini görmedim” buyurdu.

34  Öğle namazının ilk vakti, zeval ânı olduğu buradan da anlaşılmış oluyor.

35  Münafıklardan bâzı kimseleri n Rasûlullah’ı gûyâ cevâbdan âciz bırakacak bir takını suâller tertîb ettikleri ni işitmesi bu haklı öfkeye sebeb olmuş, öfkeli olarak “sorunuz” diye tekrar etmiştir. Sahâbîlerin ağlamalarına, o hutbede kıyamet gününün büyük korkunç İşlerini duymaları kadar, Peygamber’in öfkesi yüzünden üzerlerine İlâhî azâbın’.inmesind en korkmaları da sebeb olmuştur. Nitekim eski ümmetlerin peygamber lere karsi muhalefet lerinden dolayı nice nice azâblara uğradıkları-, Kur’ân-ı Kerîm’den bildikler i hususlard andı.

36  Bu Abdullah ibn Huzâfe, Peygamber’in, mektubunu Bahreyn Meliki Munzir ibn Sâvâ vâsıtasıyle Husrev Pervîz’eyollamay a me’mûr ettiği sahâbîdir. Usmân zamanında Mısır’da vefat etmiştir.

18-…….Bize Şu’be, Ebu’l-Minhâl’den; o da Ebû Berze’den tah-
dîs etti (Ebû Berze -R- şöyle demiştir): Peygamber (S) sabah namazını her birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman kıldırır, bu namazda altmıştan yüz âyete kadar okurdu. Öğle namazını güneş (batıya) meylettiği vakitte kıldırırdı37. İkindiyi de, birimiz (namazdan sonra mescidden) Medine’nin en uzak yerine gider dönerdi de, güneş henüz dipdiri bulunurdu 38. Râvî Ebu’l-Mİnhâl dedi ki: Ben Ebû Berze’nin akşam namazı hakkında dediğini unuttum. Ebû Berze: Rasûlullah yatsı namazını gecenin (ilk) üçte birine kadar -sonradan dediğine göre, yarısına kadar- geriye bırakmakta be’s görmezdi, dedi.
Ve Muâz ibn Muâz (196) dedi ki: Şu’be ibn Haccâc (yukarıda geçen isnâdıyle) şöyle dedi: Sonradan Ebu’l-MinhâPe diğer bir kerre daha kavuştum da kendisi: Yâhud gecenin üçte birine kadar, dedi39.

19-…….Bana Gâlib el-Kattân, Bekr ibn Abdillah el-Muzenî’den;
o da Enes ibn Mâlik’den tahdîs etti. O şöyle dedi: Biz Rasûlullah’ın arkasında öğle namazlarını kıldığımız zamanlard a sıcaktan korunmak için kendi elbiseler imiz üzerine secde ederdik 40.

37  Bu, zeval vakti demektir ki, güneşin gündüzün ortasına geçip batı cihetine meyi etmesinin başlangıcıdır. Bu, vaktin evvelini gösterdiği için, bundan Önceki serinliğe bırakma hadîslerine münâfî’ olma?..

38  Güneş’in dipdiri olması, henüz sıcağı geçmemiş, rengi değişmemiş; bembeyaz olması demektir ki, bundan, ikindinin ilk vakitte kılınmasının müstehâb olduğu istidlal olunur.

39  Yatsı namazının müstehâb vakti gecenin ilk üçte birinden yarısına kadardır. Gecenin sonuna kadar caiz olduğuna da kat’î deliller vardır.

40  Bu, öğle namazını zevali müteâkib, sıcağın şiddetli zamanında, vaktinin evvelinde kıldıklarına delâlet
etmektedi r (Aynî).

12- ÖĞLE NAMAZINI İKİNDİYE KADAR GERİ BIRAKMAK BABI

20-…….Bize Hammâdibn Zeyd, Amr ibn Dinar’dan; o daCâbir
ibn Zeyd’den; o da İbn Abbâs’tan tahdîs etti (O, şöyle demiştir): Peygamber (S) öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı (birlikte) yedi rek’at ve sekiz rek’at olarak kıldırdı41. Eyyûb Sahtiyanı Câbir’e: Muhte-rnil ki bu yağmurlu bir (gündüz ve) gecede olmuştur, dedi. Câbir de: Muhtemild ir, dedi.

41 Burada leffun ve neşrim müşevveş vardır. Zîrâ yedi rek’at akşam ile yatsının, sekiz rek’at da öğle ile ikindinin rek’atlerı toplamıdır. Ebû Davud’un es-Sünen’inde yine İbn Abbâs’tan ve diğer tarikten rivayet olunan bu hadîste Korku olmadığı ve sefer de bulunmadığı hâlde..” ziyâdesi olduğu gibi, İmâm Mâlik’in bunu işittiğinde: Bunun yağmurlu bir günde olduğunu düşünürüm” dediği nakledilm ektedir. Bu hadîs, Müslim ile Nesâî’de de imâm Mâlik’in sözü hâriç, böyle rivayet edilmiştir.

Müzdeiife’de akşam namazı ile yatsı namazını, yatsı vaktinde kılmak hakkında bütün ümmetin İttifakı vardır. Peygamber, Veda Haccı günü öğle ve ikindiyi Arafat’ta, akşam ile yatsıyı da Müzdeiife’de -ki bu münâsebetle orası Cem’ diye isimlendi rilir- kıldırmıştır. Başka zaman ve mekânda namazları cem’ etmeyi Hanefîler İle İmâm Evzâî tecviz etmezler. Bununla beraber korku, sefer, ve yağmur Özürlerinden dolayı öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı bâzı şartlar dâhilinde cem’ etmeye kaail olanlar da çoktur…. Bunların delilleri, metindeki hadîs ile o ma’nâda olan birçok hadîslerdir.

Hanefîler ise Buhârî ile Müslim’de Abdullah ibn Mes’ûd’dan rivayet edilen “Rasûlullah’ın Cem’den başka yerde vaktinin hâricinde hiçbir namaz kıldığını görmedim. Cem’de, yânî Müzdeiife’de akşam ile yatsıyı beraber kıldırdı ve ertesi gün sabah namazını vaktinden evvel kıldırdı” hadîsine dayanırlar ve bu hadîs, hazarda, seferde herhangi iki namazı cem’ etmenin cevazına müş’ir olan bütün hadîsler ile ameli ibtâl etmiştir, derler. Cem’ ile ilgili sahîh hadîsleri de, cem’ olunan namazların -evvelkisi son vaktine te’hîr, diğeri de, evvel vaktinde kılınmak suretiyle ta’cîl edilmesin den dolayı- bîr araya getirilmiş gibi göründüklerini ve hakikatte her namaz vaktinde kılınmış olduğunu ileri sürerler.

İbn Şîrîn,Rabîatu’r-Re’y, Eşheb, İbnu’l-Munzir, Kaffâl Kebîr ve hadîsçi-   . lerdcn bir cemâat ise -âdet etmemek şartıyle- hazarda namazların cem’iniri ec- . vâzına   gitmişlerdir.   Bunların   müstenedi,   metindeki   hadîsin   Müslim’deki rivayetin de: “İbn Abbâs’a Rasûlullah bunu niçin yaptı?;diye sordular. Ümmete zahmet oimasın için, cevâbını verdi” ta’Iîlidir.
Khâhu Mevâkîti’s-Salât/613

13- İKİNDİ NAMAZININ VAKTİ BÂBİ

Ve Ebû Usâme, Hişâm’dan: “Güneş Aişe’nin odasından çıkmadan” dedi 42.
er”

21-…….Bize Enes ibn I yâd, Hişâm’dan o da babası Urve’den
tahdîs etti. Âişe (R): Rasûluilah (S), ikindi namazını güneş Âişe’nin hücresinden çıkmamış hâlde iken kılardı, demiştir.

22-…….Âişe(R): Rasûlullah (S) ikindi namazım henüz Âişe’nin
hücresinde güneş varken ve gölge Âişe’nin hücresinden yükselmeden kılardı, demiştir.

23-…….Bize Sufyân ibnu Uyeyne, ez-Zuhrî’den; o da Urve’den; o da Âişe’den olmak üzere şöyle haber verdi: Âişe (R): Peygamber (S), güneş odamda zahirken ve henüz gölge yükselmemişken ikindi namazını kılardı, demiştir.

42 Bu ta’lîk, Ebû Zerr, Asîlî ve Kerîme nüshalarında burada bâb başlığı akabinde gelmiştir. Doğru olan ise Buhârî’nin bu hususta carî olan âdeti gibi, mevsûl is-nâddan sonraya bırakılmasıdır (îbn Hacer).
Öğle ile ikindi namazının başlangıç vakitleri ni ta’yîn ederken, her beldede ve her günde başka olan “Fey’ u zevâl”i de hesaba dâhil edip, fey’ u zevali müteakiben öğle vakti, fey’u zevale bir şeyin bir veya iki misli kadar gölge eklendikt en sonra ikindi vakti girer.

Ve İmâm Mâlik, Yahya ibn Saîd, Şuayb ibn Ebî Hamza ve İbn Ebî Hafsa: “Güneş yükselmeden önce” diye rivayet etmişlerdir43.

24-…….Bize Avf, Seyyar ibn Selâme’den haber verdi. O şöyle
demiştir: Ben ve babam, Ebû Berze el-Eşlemi (R)’nin yanına girdik. Babam ona: RasûluIIah farz yazılmış namazı nasıl kılardı? diye sordu. Ebû Berze şöyle dedi: RasûluIIah, sizin Ûlâ Namazı diyegeldiği-niz zuhur (yâni öğle) namazını, güneş göğün ortasından batı cihetine kaydığında kıldırırdi44. İkindi namazını kıldırır, birimiz namazdan sonra Medine’nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneş henüz dipdiri bulunurdu . (Râvî Seyyar dedi ki:) Ben Ebû Berze’nin akşam namazı’hakkında söylediği sözü unuttum. Ebû Berze şöyle devam etti: RasûluIIah, sizin Atame adını vermekte olduğunuz yatsı namazını geri bırakmayı sever, tercîh, ederdi. Bu namazdan evvel uyumayı, ve ondan sonra oturup konuşmayı kerîh görürdü, hoşlanmazdı45. Sabah

43  Buhârî bununla şuna işaret ediyor; Burada isimleri söylenen bu dört zât, bu is-nâdla zikredile n hadîsi rivayet etmişlerdir. Bunların yanında hadîs: “Güneş yükselmeden önce” lâfzıyledir ki, bunların rivayetle rinde zuhur yânî yükselme, güneşe âiddir. Sufyân ibn Uyeyne rivayetin de ise zuhur yânî yükselme, fey’e, yânî gölgeye âiddir (Aynî).

44  Beş namazın farzıyetini müteâkib Cibrîl’in Peygamber’e ilk kıldırdığı namaz, zuhur namazı olduğundan,.bu namaza “Salâtu Olâ” yânî Öğle namazı denilmiştir.

45  Yatsıdan evvel uyumak tenzîhî kerahet ile mekruhtur . Zîrâ uykuya dalmakla yatsı namazını kaçırmak korkusu vardır. Uyandıracak kimse varsa be’s yoktur.
Yatsıdan sonra oturup konuşmak da mekruhtur . Çünkü bu da insanı, tâ-atten, gece ibâdetinden alıkoyduğu gibi, sabah namazının geçirilmesine de se-beb olabilir. Bununla beraber İlim müzâkeresi, misafir ağırlamak, ehl ve ıyâl ile görüşmek gibi hayırlı işlerden dolayı uykuyu bir müddet geri bırakmakta hiçbir kerahet yoktur.

namazından da, insan kendi yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman çıkar ve (bu namazda) altmışla yüz âyete kadar
okurdu

25-…….Enes (R) şöyle demiştir: Biz ikindi namazını kılardık.
Sonra insan Amr ibn Avf oğullan yurduna giderdi de, onları ikindi namazı kılıyorlar bulurdu 46.

26-…….Bize Ebû Bekr ibnu Usmân ibnSehlib n Huneyf haber
verip şöyle dedi: Ben Ebû Umânıe (Es’ad ibn Sehl)’den işittim, şöyle diyordu 47: Bir defa Umer ibn Abdilazîz’in arkasında öğle namazını kıldık. Sonra çıkıp Enes ibn Mâlik’in yanına girdik. Biz onu ikindiyi kılıyor hâlde bulduk. Ben ona: Ey amucam, şu kıldığın ne namazıdır? diye sordum. Enes: İkindi namazıdır; bu namaz, vaktiyle beraberin de kılmakta olduğumuz Rasûhıllah’m namazıdır, dedi48.

14- İKÎNDİ NAMAZININ VAKTİ BABI

46  Amr ibn Avf oğullan Medînc’yc iki mil mesafede Küba’da otururlar dı. Renc-ber oldukları için, ikindi namazını evvel vaktinden geri bırakırlarmış demek
oluyor.

47  Ebû Umânıe Es’ad ibn Sehl, küçük sahâbîierdendir, 100’üncü hicret yılında vefat etmiştir.

48  Hadîsciler, sahâbîlerin “şöyle yapardık, böyle ederdik” diye rivayetle ri bahso-lunan fiillerin in, Peygamber z.amânında emir veya hiç değilse takrir buyurulan fiiller olduğunu kabul eder ve bu gibi mevkuf hadîsleri merfû’ sayarlar.

27-…….ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (R) tah-
dîs edip şöyle dedi: Rasûlullah (S), güneş henüz yüksek ve dipdiri olduğu halde ikindi namazını kıldırdı. Namazdan sonra Avâlî’ye gidecek insan giderdi de, güneş hâlâ yüksek bulunurke n onların yanına varırdı. (Râvî dedi ki:)Avâlî’nin bâzı yerleri Medine’ye dört mil yâhud ona yakın mesafeded ir 49.

28-……. Bize Mâlik, İbn Şihâb’dan; o da Enes ibn Mâlik’ten
olmak üzere haber verdi. O şöyle demiştir: Bizler ikindi namazını kılardık. Namazdan sonra bizlerden Küba’ya gidecek olan kimse gider, güneş hâlâ yüksek bulunurke n Kubâhlar’m yanma varırdı50.

15- İKİNDİ NAMAZINI KAÇIRAN KİMSENİN GÜNÂHI BABI

49  Avâlî, Medîne civarında Necd cihetine doğru meskûn olan yerlerin’ismidir. En yakın ma’mûresi İki, en uzak yerleri altı ile sekiz mil mesafede idi. Bunun için bu hadîsin râvîieri kâh böyle dört mi! takdir ettikleri gibi, kâh iki, kâh altı, kâh üç mil dedikleri de vardır. Mesafe bildirmek ten maksad, ikindi namazını Rasû-lullah’m ilk vaktinde kıldırdığını anlatmaktır.

50  Kubâ, Medîne’nin güneyinde iki mil kadar uzaklıkta, zirâatı bol, meskûn bir. yerdir. Meşhur Kubâ Mescidi oradadır.

29-…….Rize Mâlik, Nâfi’den;oda İbn Umcr(R)’dcn haber verdi: O şöyle demiştir: Rasûlullah (S): “İkindi namazını vaktinden kaçıran kimse sanki ehlini ve malını elinden kaçırmış gibidir” 5! buyurdu. Ebû Abdillah şöyle dedi: Yetirukum a’mâlekum “Size amellerin izi eksiltti” demektir. Kendisini n bir yakınım öldürdüğüm yâhud ona âid malı aldığım zaman Vetertu’r-racule (denir)52.

16-   İKİNDİ NAMAZINI TEKKEDEN KİMSENİN GÜNÂHI BÂB1

30-…….Ebu’l-Melîh şöyle demiştir: Biz bulutlu bir günde Bu-
reyde ile gazvede bulunduk. Bureyde şöyle dedi: İkindi namazını ta’-cîl ediniz. Çünkü Peygamber (S): “Herkim ikindi namazını (kasden) terk ederse ameli bâtıl olur” buyurdu 53.

51  Ehl ve evlâdı katlolunm uş, serveti telef olmuş kimsenin musîbeti ne kadar büyükse, bir ikindi namazım geçiren kimsenin musîbeti de o kadar büyüktür. Bu namazın geçirilmesi, ya güneşin batmasına, ya muhtar vakitten sonraya, yâhud güneşin sararması zamanına kadar bilerek geri bırakılmasıdır. Beş namaz İçinden ikindinin tahsis edilmesi hakkında türlü türlü tevcihler varsa da, en doğru söz Aliah istediği namaza, istediği fazileti tahsis etmiş demektir.

52  Buhârî bununla, Allah Taâlâ’mn: “Len yetirakum a’mâlekum..” (Muhammed: 35) kavlindek i “yetirukum”” lâfzına işaret etti. Çünkü orada bu fiil iki mef’ûlü nasb etmiştir. Biri hİtâb kâfi, ikincisi de ‘tatmâ!ekum”dür. Binâenaleyh bu fiil iki mef’ûlc teaddî edicidir. Bu ise hadîsteki iki “lâm”m mansûb okunmasını te’yîd eder. Buhârî “vetertu”r-racu!e” kavli ile de aynı fiilin bir mef’ûle teaddî ettiğine işaret etmiştir. Bu da hadîsteki “lânT’i ötre okuyan Mustemlî rivayetin i te’yîd eder.
İşaret edilen âyetin meali şudur: “Onun için gevşek davranmayın. Siz daha gâlib iken, (zillet göstererek) sulha da’vet etmeyin. Allah sizinle beraberdi r. Amellerin izi   asla eksiltmez”(Muhammed:’5$).

53  Bureyde ibnu’l-Husayb el-Eslemî, hayli rivayetle ri olan büyük bir sahâbîdir. 62 hicret yılında Merv’de gazada İken vefat etmiştir. Horasan diyarında en son vefat eden sahâbîdir. Peygamber, Ebû Bekr’le birlikte hicret yolunda iken 70 sü-vârî ile karşılarına çıkıp, kısa bir kelâmdan sonra müslümân oluşları çok ibretlidi r. Medine’ye girişte bayrak açılmasını teklîf edip, sarıktan bir bayrak yaparak, en önde bayrak tutarak yürümüştür.

17- İKİNDİ NAMAZININ FAZİLETİ 8ÂBI

31-…….Bize İsmâîl, Kays’tan; o da Cerîr’den olmak üzere tahdîs
etti. Cerîr ibn Abdillah el-Becelî (R) şöyle demiştir: Bizler Peygam-ber’in yanında bulunuyor duk. Peygamber (S) bir gece; yânî ayın on dördü olan bedr gecesi aya baktı da, şöyle buyurdu: “Sizler şu ayı, görülmesinden hiçbiriniz mahrum olmaksızın (yâhud birbirini ze gösterebilmek için sıkışıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın)54 hepiniz zahmetsiz ce görüyor olduğunuz gibi, Rabb’inizi de muhakkak öylece göreceksiniz55. Artık güneşin doğmasından ve batmasından ev-
Bulutlu günde ta’cîiİn hikmeti, güneşin görülmemesinden dolayı namazı muhtar vakitten sonraya bırakmak yâhud farkında olmaksızın güneşin batmasına kavuşmak korkusudu r.
Âsîleri tekfir eden Haricîler, bu hadîsi kendileri ne sened edinerek: Her kim îmân edilecek şey’e küfr eder tasdik etmezse ameli heba o/«r”(el-Mâide:5) âyetini tefsîr eden hadîslerden .sayarlar . Hâlbuki iş onların dedikleri gibi olursa, âyetin mefhûmu ile hadîsin mantuku müteânz çıkar. Çünkü âyetin mefhûmu “îmân edilecek şey’e kâfir olmayanın ameli bâtıl olmaz” iken, hadîsin mantuku: “İkindi namazının farzlığma îmân ettiği hâlde îerkeden kimsenin ameli bâtıl olur” sûretindedir. O hâlde bu hadîsi şöyle te’vîl etmek gerekir: Bu namazı terkedeni n amelinin sevabı -sonradan kaza etse bile- heder olur, yâhud azalır, yâhud diğer sâüh amellerin in sevâbları kendisine ancak tevbe etmesiyle verilir. Yâhud da melekleri n güzel şahadetinden mahrum kalır, gibi zecr ve teşdîdi hâiz ma’nâlarla tcv’îl gibi (İbn Haccr ve Aynî).

54  Kavis içindeki terceme, metindeki “tudâmûne” lâfzının “tudâmmûne” suretinde ki rivayetin e âİddir.

55  Bu görüleni görülene benzetme değil, görmeyi görmeye benzetmed ir. Bütün hadîs kitâblarındaki birçok rivayetle rin lâfızları hep bunu te’yîd edicidir. Kıyamet gününde mü’min kullara Rabb’Ierinin cemâlini hicâbsız olarak görme ve müşahede etme müyesser olacağına Mu’tezile ile Hâricîler’den başka bütün İslâm fırkaları ittifak ederler. Bununla ilgili hadîsleri en az yirmi kadar sahâbî rivayet
velki namazların hiçbirinden ahkonmama mza muktedir olursanız, onu yapınız”56. Sonra şu âyeti okudu: “…Rabb’ini, güneşin doğuşun-dan evvel ve batışından önce hamd ile tesbîh eV (Kaaf: 39).
İsmâîl ibn Ebî Hâlid: Bu namazları yapın, sakın bu namazlar sizden kaçıp gitmesin, demiştir.

32-…….Bize Mâlik, Ebu’z-Zinâd’dan; o da el-A’rec’den; o da
Ebû Hureyre(R)’den olmak üzere tahdîs etti. O, şöyle demiştir57:
Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: “Bir takım melekler geceleyin, diğer takım melekler de gündüzün birbirler ini müteâkıb size gelirler. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında birleşirler. Sonra içinizde kalmış olan melekler semâya yükselirler58. Rabb’ları namaz kılmış kullarının hâl-
etmiş olduğundan, bunlar ma’nen mütevâtır oldukları gibi “Yüzler o gün terü tazedir. Rabb’lerini göreceklerdir1 \c\~Kıyâme:22), “Hayır, şübhesiz ki onlar o gün Fabb’lerinden kat’iyyen mahrumdur lar”(ct-Tatfîf: 15) âyetleri ile diğer âyetler, bu görüşü te’yîd edicidir.

56 Yânî bu iki vakitteki namazı kılmaktan alıkoyacak, sabah uykusu, gündüzdeki meşgaleler gibi maniaları bertaraf etmek elinizden gelirse yapınız, demektir. Müslim rivayetin de tasrîh edildiği üzere, güneşin doğmasından evvelki namaz sabah namazı, batmasından evvelki namaz da ikindi namazıdır. Farz namazların hepsi de fazîletçe müsavidirler. Ancak her birinin kendine hâss bir meziyetle diğerlerinden ayrılmasına da bir mâni’ yoktur. Bu iki vakite hâss olan fazîlet ve meziyet, müteâkıb hadîsteki gece melekleri ile gündüz melekleri nin birleşme zamanlan ve amellerin Allah’a arzı gibi hususiyet ler olup, bu iki vakitte Allah’a çıkan amellerin mükâfatı da, âhırette Allah’ı müşahede olması pek yakışır.

57  İbn Huzeyme’nİn Sahîlfinde merfûen rivayet edilen hadîs, en tafsîllidir: Terce-mesi şudur: ‘ ‘Gece melekleri ile gündüz melekleri sabah ile İkindi namazlarında sizde birleşirler. Sabah namazında birleştikten sonra gece melekleri semâya yükselir, gündüz melekleri kalırlar, ikindi namazında da birleşirler. Bu defa da gündüz melekleri yükselir, gece melekleri kalırlar. Yükselen meleklere Rabb ‘leh…..
diye sorar”.

58  Her iki takım melekleri n namaz vaktinde gelip gitmeleri, müslürnânlarla birlikte namazda hâzır olmaları, mü’minler hakkında ilâhî bir lütuf ve keremdir. Çünkü melekleri, insanların en iyi hâllerine muttali’ kılıp haklarında güzel övgü ve şahadette bulundurm uş oluyor.

ler’ıni en iyi bilir olduğu hâlde, yine o meleklere: Kullarımı ne hâlde bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Biz onları namaz kılar hâlde bıraktık ve yanlarına da namaz kılarlarken varmıştık, derler”59.

18- GÜNEŞİN BATMASIND AN ÖNCE İKİNDİ NAMAZINDA N BİR REK’ATI YETİŞTİREN KİMSE BABI

33-…….Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle
buyurdu: “Biriniz ikindi namazından bir secdeyi gün batmadan evvel yetiştirdiği zaman, namazını tamamlasın. Sabah namazından da bir secdeyi gün doğmadan önce yetiştirdiği zaman, o da namazını tamamlasın” 61.

59  Mü’minlerin birbirler ine güzel şahadette bulunmala rı, lehine şahadet olunan hakkında Allah katında rahmet vesilesi olduğu için, melekleri n mü’minler hakkındaki şahadetleri de elbette ilâhî rahmete sebebdir.
İbâdet ve tâatimize muttali’ olan bu melekler, kavilleri n en sahihine göre, hayr ve şerr işlerimizi yazmakla vazifeli olup, hayât devam ettiği müddetçe yanımızda duran, öldükten sonra kabrimizi n başından ayrılmayan, Hafaza Me-lekleri’nden başka meleklerd ir.

60  Buhârî’nin bu babı bağlamaktan garazı, musallî, güneş batmadan evvel bir rek’at, güneş battıktan sonra da ikinci rek’at kılınacak şekilde ikindi namazını kılsa, bu namazı caiz olup kaza etmeye ihtiyâç olmadığına işaret etmektir (Şâh Veli-yullah).

61  Güneşin batmasından evvel ikindi namazının bir rek’atı kılındıktan sonra gün batarsa, namaz bâtıl olmayıp, tamamlanm ası lâzım geldiğine fakîhlerin ittifakı vardır. Sabah namazı hakkında da cumhurun kavli budur. Yalnız Hanefîler, sabah namazı tamamlanm adan güneş doğarsa namaz bâtıl olur, derler. Vakil namazını özürsüz olarak böyle dar zamana kadar geri bırakmak günâhtır.

34-……. Bana İbrahim, İbn Şihâb’dan; o da Salim ibn Abdil-
lah’tan; o da babasından olmak üzere tahdîs etti ki, babası Abdullah ibn Umer (R) ona, Rasûlullah’tan şu temsili işittiğini haber vermiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyuruyor du: “Sizden evvel gelen ümmetlere nis-betle sizin (dünyâdaki) bekaanız, (bütün güne nisbetle) ikindi namazından güneşin batmasına kadar olan müddet gibidir61 . Tevrat ehline Tevrat verildi. Onunla çalıştılar. Lâkin gün yarıyı bulunca çalışmaktan âciz kaldılar. Fakat kendileri ne yine birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. încîl ehline de İncil verildi. Onlar da ikindi namazı vaktine kadar (onunla) çalıştıktan sonra, onlar da âciz oldular. Onlara da birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. Sonra bize Kur’ân verildi. Güneşin batmasına kadar çalıştık ve bize ikişer kîrât olarak (gündelik) verildi. Bunun üzerine Tevrat ehli ile İncîl ehli: Ey Rabb’tmız, onlara ikişer kîrât, bize ise (yalnız) birer kîrât verdin; hâlbuki biz daha çok çalıştık, derler. Aziz ve Celîl olan Allah da: (Bütün gün çalıştığınıza göre şart edilen) gündeliğinizden birşey kestim mi? diye sorar. Onlar: Hayır (kesmedin), derler. O da: İşte o benim fadlımdır ki, onu dilediğime veririm, buyurur*’6İ.

62  İkindi namazına âid hadîsler arasında Buhârî’nin, Peygamber’in bu meselini zikr etmesine sebeb, hadîsin metnindek i “İkindi namazından güneşin batmasına kadar olan müddet gibidir” ibâresidir. İkindi vakti, herşeyin gölgesi iki misli olduğu zaman girer diyenler, bu ibarenin zimmndaki işaret ile de ihticâc ederler. Çünkü sözün siyakı, ikindi müddetinin azlığına delâlet eder..İkindinin başlangıcı, gölgenin bir misli olduğu zamandan i’tibâr edilse, gündüzün yarısından İkindiye kadar çalışanların çalışma müddeti, kendileri nden sonrakile re ya musâvî, ya daha az olmuş olur ki, bu takdirce temsildek i kuvvet azalmış olur.

63  Bu hadîsden şu anlaşılıyor: Yahûdîler’in bütün gün, Hristiyan lar’ın da gündüzün kalan yansında çalışmak üzere ecri ikişer kîrât imiş. Hangisi işi sonuna kadar tamamlasa, tamâm ücreti hakk kazanmakl a ikişer kîrât alacakmış. Lâkin işi yanda bırakıp taahhüd ettikleri işe vefa etmedikle ri için, herbirine isabet eden kadar ücret alıp, birer kırata nâiiolmuşlar. Sonra Müslümanlar gelip de her iki taifenin ücretlerinin toplamım alınca hasede uğradılar. İş bu tarzda olmamış olsa, bu sözlerin ma’nâsı sahîh olmaz… (Hattâbî).

35-……. Bize Ebû Usâme, Bureyd’den; o da Ebû Burde’den;
o da Ebû Musa’dan olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) şöyle buyurmuştur:
“Müslümanlara karşı Yahudiler ve Hnstiyani ar’ın hâli şuna benzer ki, bir adam bir takım kimseleri (sabahtan) gecenin girmesine kadar çalışmak üzere ücretle tutmuş. Bu işçiler günün yansına kadar çalıştıktan sonra: Senin (vereceğin) gündeliği istemeyiz, deyip savuşmuşlar (tam ücreti hakk etmemişler). O adam başkalarını ücretle tutup, kendileri ne: Şu günü tamamlayın da şart ettiğim gündeliği size (eksiksiz) vereyim, demiş. Bu ikinci takım da çalışmağa koyulmuşlar. İkindi namazı vaktine gelince bunlar da (işten vazgeçip): Çalıştığımız senin olsun (gündelik istemeyiz), demişler. Bu sefer yine başkalarını ücretle tutmuş da, onlar günün kalan mikdârında, gün batıncaya kadar çalışmışlar ve (kendileri nden evvelki) her iki takımın gündeliklerini tastamam olarak hakk etmişler”6*.

19-AKŞAM NAMAZININ VAKTİ BABI

Atâ ibn Ebî Rebâh: Hasta oİan kimse akşam namazı ile yatsı namazı arasım birleştirir demiştir 65.

64  Bu, Allah’ın emrettiğini terk eden Yahudiler ve Hristiyan lar iîe, Hakk’ın hidâyetini ve Rasûlullah’in getirdiğini kabul eden Mtislümânlar hakkında darb edilmiş bir meseldir. .. (Aynî).

65  Bu ta’lîki, Abdurrazzâk kendi Musannafm da mevsûlen rivayet etti. Ahmed ibn Hanbel ileiîshâk ve Şâfiîler’den bâziları da buna kaail olmuşlardır. Bunlara göre akşam ile yatsının vakti birdir. Kaa’dî Iyâd şöyle dedi: Vakitleri müşterek olan

36-…….Bize el-Evzâî tahdîs edip şöyle dedi: Bize Râfi’ ibn Ha-
dîc’in himayesin de olan Ebu’n-Necâşî -ki o, Atâ ibnu Suheyb’dir- tahdîs edip şöyle dedi: Ben Râfi’ ibn Hadîc(R)’den işittim, şöyle diyordu: Biz akşam namazını Peygamber ile birlikte kılardık da, her birimiz namazdan çıktıktan sonra attığı okların düştüğü yerleri muhakkak görürdü 6f).

37-…….Bize Şu’be, Sa’d’dan; o da Muhammed ibn Amr ibni’l-
Hasen ibn Alî’den olmak üzere tahdîs etti. O şöyle demiştir:
Haccâc Medine’ye geldiğinde, biz Câbir ibn Abdillah’a (namaz vaktini) sorduk. Câbir de şöyle dedi67: Peygamber (S) öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş beyaz ve tertemiz iken, akşamı güneş battığında, yatsıyı da bazen erken, bazen geç kildırırdı. Cemâati toplanmış gördüğünde erkence kıldırır; gecikdik-
namazları cem’ etmek bazen sünnet, bazen ruhsat olur. Arafat ile Müzdelife’de iki namaz arasını cem’ etmek sünnettir. Sefer, hastalık ve yağmur özürleriyle iki namazı birleştirmek ise ruhsattır… (Aynî).

66  Bu söz yalnız temsil ve beyân için zikr edilmiyor . Akşam namazından sonra karanlık büsbütün basıncaya kadar ok yarışı bi’1-fiil vâki’ olduğu, hadîslerin ifâdelerinden anlaşılıyor.
67  Haccâc’ın vâiî olarak Medîne’yegelmesi .îbn Zübeyr’in öldürülmesinden sonra, 64. hicret yılındadır. Haccâc, Emevîler’in valilerin in âdeti veçhile namazları vakitleri nden geri bırakırdı. Hz. Alî’nin torununun oğlu Muhammed’in Câbir’e suâli, işte buna dâirdir. Câbir de metindeki cevâbı vermiştir.

lerini gördüğünde namazı geri bırakırdı. Sabah namâzmı ise onlar yâ-hud Peygamber karanlıkta kılarlardı 68.

38-…….Seleme ibnu’1-Ekva’ (R) şöyle demiştir: Bizler Peygam-
ber’le beraber akşam namazını güneş hicâbla gizlendiği zaman (yânı ufuk çizgisinin arkasına girip görünmez olduğu zaman) kılardık 69.

39-…….İbn Abbâs (R): Peygamber (S) birleştirilmiş olarak yedi rek’at ve yine birleştirilmiş olarak sekiz rek’at kıldırdı, demiştir70.

20- AKŞAM NAMAZINA 1ŞÂ DENİLMESİNİ KERÎH GÖREN KİMSE BABI

68  Bu şekk, Muhammed ibn Amr’dandır. Câbir: “Onlar kılıyorlardı” mı demiş, yoksa “Peygamber onu kılıyordu” mu demiş?   Burası hatırında kalmamış demektir.
Bu hadîs, beş namazın vakitleri ni bildirdiği gibi, namazı vaktinin evvelinde kılmanın faziletin i de haber veriyor.

69  Yânî güneş perdenin arkasına girip görünmez olduğu zaman demektir. Akşam namazı sözü karinesin e i’timâd ederek, faili zikretmek sizin zamîrlendirmiştir.

70  Bu hadîs, öğle namazını ikindiye kadar geri bırakma babında (12. bâbda) geçmişti. Peygamber, akşamla yatsıyı birleştirilmiş olarak yedi rek’at; öğle ile ikindiyi de birleştirilmiş olarak sekiz rek’at kıldırmış oluyor. Bu lâfız, takdim ve te’hîre muhtemiid ir. Lâkin bâb başlığına uygun düşmesi için, bunun te’hîre ham-led-Hmesi daha evlâdır.

40-……. Bana Abdullah el-Muzenî (R) şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) şöyle buyurdu: “Bedeviler takımı sizin şu namazınızın, yânî akşam namazınızın isminde size gâlib gelmesinl er”. Peygamber -yâhud Abdullah ibn Mugaffal el-Muzenî- Bedeviler (akşam namazına) ışâ derler, dedi71.

71 Son cümlenin kaaili Peygamber olduğuna göre -ki sözün şevki bunu gerektiri yor-hadîsin metnine dâhildir. Kaali Abdullah ibn Mugaffel el-Muzenî olduğuna göre ise, bir Müdrec kelâm olmuş olur.
Bu hadisi Müslim, İbn Umer tarîkinden şöyle rivayet etmiştir: Bedeviler takımı şu namazınızın isminde size ‘galebe etmesinle r. Çünkü o(nun İsmi) Allah’ın Kitdbı’nda ısadır. Bedeviler develerin i atemeyânîyatsı karanlığında sağarlar da onun için ışâ’ya bu ismi verirler”.
Mağrib’e ‘ışâ”, isa’ya “ateme” ve “ışâi âhire”, ve her ikisine birden îağlîb tarikiyle “ışâeyn” demek Arablar arasında pek yaygındır. Nitekim Peygamber ve sahâbîler tarafından da bu lâfızlar çok kullanılagelmîştir. Binâenaleyh konumuz olan hadîslerdeki nehiy, tahrîm için değildir. Yalnız Allah’ın Kitâbı’-na uymak için yatsı vaktine “ışâ”, yatsı namazına da “ışâ” dedikten sonra, akşam namazı vaktine “mağrib” demeye ümmeti alıştırmak istenilmiştir. Hadîsin müeddâsı: “Bedevîler’in dediği gibi siz de mağribe ışâ diye diye her iki vakit nazarınızda seçilemez hâle gelecek, siz de akşam namazını isim benzerli–   ğine aldanarak, ışâ vaktine kadar geri bırakmakta be’s görmeyeceksiniz” de-
mek olur.

21- (HADÎSLERDE) IŞÂ VE ATEME’NİN ZİKREDİLMESİ 72 VE ATEME İSMİNİ IŞÂ MA’NÂSINA KULLANMAY I CAİZ GÖREN KİMSE BABI                                                       .-..

Ebû Hureyre dedi ki: Peygamber (S)
“Münafıklara en ağır gelen namaz ışâ ile fecr
namazlarıdır” buyurdu 73 Yine Peygamber (Ebû Hureyre’ye hitaben): “Eğer onlar ateme ve fecr namâzlarmdaki fazileti bilir olsalardı, (muhakkak ona emekliyer ek dahî gelirlerd i)”
buyurdu74 .

Ebû Abdillah el-Buhârî:
İhtiyar edilecek olan, Yüce Allah’ın “Ve min ba’di salâtVl-ışâ” (en-Nûn 58) kavlinden dolayı, ışâ denilmesi dir,
dedi.
Ve Ebû Musa’dan: Bizler işâ namazı sırasında nevbetleşe Peygamber’e
giderdik. Peygamber bu namazı karanlık iyice         !
şiddetleninceye kadar geriye bıraktı, dediği 2İkrolunur 7^
Ve Ibn Abbâs ile Aişe: Peygamber, ışâ namazını oyalanıp geceye bıraktı,
dediler7Ğ.                                    i
Bâzıları da Aişe’den: Peygamber ateme namazını
geceye bıraktı, dediğini söylediler 77.               ^
Ve Câbir: Peygamber, ışâ namazını kıldırdı, dedi78. Ebû Berze de:

72  Bu bâbdakİ hadîsin siyakı ile bundan önceki bâb hadîsinin siyakı birdir. Böyle olunca iki bâb başlığının mugâyereti (gayrı oluşluk) vechi nedir? dersen, ben derim ki: Peygamber’den “ışâ” isminin mağrib ma’nâsında kullanılması sabit olmadı, fakat “ateme” isminin “ışâ” ma’nâsına kullanılması sabit olmuştur. İşte Buhârî bu haysiyetl e, iki bâb başlığı arasında mugâyeret yapmıştır (Aynî).

73  Buhârî bu ta’iîkı “Cemâatle ışâ namazının fazîleti bâbı”nda mevsûlen tahrîc etti.

74  Bunu, “Ezan konusunda kur’a çekme bâbı”nda mufassale n tahrîc etti.

75  Bunu, “İsa’nın fazîleti bâbı”nda mufassale n tahrîc etti.

76  Buhârî, İbn Abbâs’ın bu sözünü “isa’dan Önce uyumak bâbı”nda; Âişe’nin sözünü ise “Işâ’nm fazîleti bâbı”nda tahrîc etti.

77  Buhârî Âişe’nin bu sözünü, kadınların geceleyin mescidler e çıkmaları babında tahrîc etti. Bu üç ta’lîk, içlerinde “ateme” ve “a’teme” zikredilm iş olanlardır. Bundan sonra Buhârî, ışâ’nm zikredild iğine şahadet eden ta’lîkleri zikretmey e başladı.
‘ Buhârî bunu,   “Akşam namazının vakti babı” ile “Yatsı namazının vakti babı” 3a mufassal olarak rivayet etti.
Peygamber ışâ namazını te’hîr ederdi, dedi79. Enes
de: Peygamber el-ışâe’1-âhire namazım geriye bıraktı,
dedi. Keza İbn Umer, Ebû Eyyûb ve İbn Abbâs:
Peygamber (S) mağrib namazını ve ışâ namazını kıldırdı, demişlerdir 80.

41-…….Salim şöyle demiştir: Bana babam Abdullah ibn Umer
(R) haber verip şöyle dedi: Rasûlullah (S) bir gece bize ışâ namazını küdırdı, ki o namaz insanların “ateme” diye isimlendi re geldikler i namazdır. Sonra namazı bitirip bize karşı döndü de şöyle buyurdu: “Bu gecenizi gördünüz mü! İşte bu geceden i ‘tibaren yüz senenin başında (bu gün) yeryüzünde bulunanla rdan hiçbir kimse kalmayaca ktır’

22-İNSANLAR TOPLANDIK LARI YÂHUD TOPLANMAK TA GECİKTİKLERİ ZAMAN YATSI NAMAZININ VAKTİ BABI

79  Bunu da “İkindinin vakti bâbı”nda uzunca olarak rivayet etti.

80  Buhârî bu üç ravînin hadîslerini sırasıyle Hacc, Veda Haccı, ve Öğle namazının ikindiye kadar geri bırakılması bâblarında mevsûlen rivayet etmiştir.

81  Buhârî bu hadîsi, Kitâbu’1-İlm, cs-Semer bi’l-İlm babında da zikretmiştir. Aleme: Mağrib kırmızılığı… battıktan sonra gecenin ilk üçte birine denir. Bir kavle göre,’ışâi âhire namazının vaktine denir ki, yatsı vakti ta’bîr olunur (Kaaınûs Ter,).

42-…….Muhammed îbn Amr şöyle demiştir: Biz Câbir ibnAb-
dillah’a Peygamber’in namazından sorduk. O da şöyle dedi: Peygamber, öğle namazını (zevalden sonra) gündüzün sıcağında; ikindiyi henüz güneş dipdiri iken; akşamı güneş battığında; yatsı namazını da insanlar toplanıp çoğaldıkları zaman erken vaktinde; insanlar az birikip toplanmayı geciktird ikleri zaman ise geç kıldırırdı. Sabah namazını ise karanlıkta kıldırırdı82.

23- YATSI NAMAZININ FAZİLETİ BABI

43-…….Urve’ye de Âişe (R) haber verip şöyle demiştir: Rasû-
lullah (S) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar geri bıraktı. Bu, henüz İslâm yayılmadan evvel idiS3. Peygamber (o gece hücresinden) çıkmadı. Nihayet Umer: (Buradaki) kadınlar, çocuklar uyuyakald i-lar, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah dışarı çıktı ve^mescid ahâlîsine hitaben: “Şimdi yeryüzünde bu namazı sizden başka kimse beklemiyo r” buyurdu 84.
82  Bu hadîs ve ilgili haşiyeler “Akşam namazının vakti” babında (20   bâbda) geçmişti.

83  Bunu, 26. bâbda gelecek olan İbn Umer hadîsi açıklamaktadır.

84  Umer’in “Kadınlar ve çocuklar uyuyakaldılar” sözü, bunların cemâate devam ettikleri ne ve bu devamın müstehâb olduğuna delâlet eder.

44-…….Ebû’Mûsâ (R) şöyle demiştir: Ben ve gemiden benimle
gelmiş olan arkadaşlarım Bakîu Buthân’da konaklamıştık S5. Peygamber (S) de Medine’de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Peygamber’in huzuruna bizimkile rden beş on kişilik bir cemâat nevbetle giderlerd i. Ben ve arkadaşlarım bir defasında Peygamber’i kendisine âid bir işle meşgul bulduk 86. Ondan dolayı namazı, gecenin yarısı oluncaya kadar geciktird i. Sonra Peygamber çıktı ve cemâate namazı kıldırdı. Namazı bitirince, yanında hâzır olanlara: “Gitmeye acele etmeyiniz . Sevininiz, insanlar içinde sizden başka bu saatte namaz kılan kimsenin bulunmama sı-Allah’ın size hâss olan ni’metlerind en-dir -yâhud da: Bu saatte sizden başka kimse namaz kılmadı-” buyurdu. Bu iki sözden hangisini buyurduğunu ,râvî Ebû Mûsâ bilmiyor. Yine Ebû Mûsâ: Bunun üzerine bizler yerimize döndük ve Rasûlul-lah’tan bunu işitmiş olmamız sebebiyle sevinip ferahlandık, dedi87.

24-YATSI NAMAZINDA N ÖNCE UYUMANIN MEKRUH GÖRÜLMESİ BABI

85  Eş’ârîler’in müsâfir kaldıkları Bakîu Buthân, Medine etrafındaki üç vadiden birinin ismidir.

86  Taberânî’nin el- Mu ‘cem ‘inde, Peygamber’in bu sırada ordu techîzi ile meşgul’ bulunduğu sahîh bir senedle
tasrih edilmiştir.

87  Bu hadîs ile bundan evvelki hadîs, yatsı namazını gecenin ilk üçte birine kadar yâhud gecenin yarısına kadar geri bırakmaktaki fazîleti beyân etmek için sevk
edilmiştir. Buna dâir başka rivayetle r de vardır.

45-…….Bize Hâlid el-Hazzâ, Ebu’l-Minhâl’den; o da Ebû Ber-
ze(R)’den olmak üzere tahdîs etti. O şöyle demiştir: Rasûlullah (S) yatsı namazından önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuşmayı kerîh görürdü 88.

25- UYKU BASMASINA YENİLEN KİMSENİN YATSI NAMAZINDA N ‘ EVVEL UYUMASI BABI

46-…….Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) yatsı namazını
bir gece geç vakte kadar bıraktı. Nihayet Umer (Peygamber’in hücresine doğru) yüksek sesle: es-Salâte, (mescidde bulunan) kadınlar ve çocuklar uyudular, diye nida etti. Bunun üzerine Rasûlullah çıktı da “Bu namazı yer ahâlîsinden sizden başka hiç kimse beklemiyo r” buyurdu. Râvî: (Yatsı namazı) o zamanlard a Medine’den başka yerde kılınmazdı, dedi89.
Yine Râvî: 0 zamanlar müslümânlar yatsı namazını, kırmızılığın kaybolmasından gecenin ilk üçte birine kadar olan vakit içinde kılarlardı, dedi90.

88  Yatsı namazından evvel uyumak ienzîhiyye kerahet ile mekruhtur . Bu hadîs, ve kerâhatin sebebleri 13. bâbda geçmişti. Hadîs, burada biraz daha tafsîlli bir lâfızla gelmiştir.

89  İslâm’ın yayılma başlangıcı olan o târihlerde böyle olması, tabiîdir. Çünkü diğer dînlerde yatsı namazı olmadığı gibi, müslümânîık da Medîne hâricine yayılmamıştı. Vakıa Mekke’de bâzı müslümânlar vardı. Fakat onlar gizlice kaldıkları İçin, cemâatle namaz yalnız Medîne’ye mahsûs idi.

90  Hadîs metnindek i “eş-Şafak”, Ebû Yûsuf, Muhammcd ve Şafiî’ye göre, yatsıdan evvel batı cihetinde ki kızıllığın; Ebû Hanîfe’ye göre ise, o kızıllıktan sonraki beyazlığın adıdır.

47-…….Bize Abdurrezzâk haber verip şöyle dedi: Bana İbn Cu-
reyc haber verip şöyle dedi: Bana Nâfi’ haber verip şöyle dedi: Bana Abdullah ibn Umer şöyle tahdîs etti: Rasûlullah (S) bir gece yatsı namazında meşgul kılındı da bu namazı o kadar te’hîr etti ki, bizler mescidde uyuduk, sonra uyandık, sonra yine uyuduk, sonra yine uyandık. Sonra Peygamber yanımıza çıktı, sonra: “Şimdi yer ahâlîsinden, sizden başka bu namazı bekleyen kimse yoktur” buyurdu.
İbn Umer, uyumakla namaz vaktini kaçırmaktan korkmadığı zaman yatsının takdimi ile te’hîri arasında fark gözetmezdi, hattâ yatsıyı kılmadan evvel yatar uyurdu.
İbn Cureyc şöyle dedi: Ben Atâ ibn Ebî Rebâh’a bunu söyledim de, o bana şöyle dedi: Ben İbn Abbâs’tan işittim, o şöyle diyordu: Rasûlullah ışâ namazım bir gece o kadar geç bıraktı ki (mesciddek i) insanlar uyudular, uyandılar, yine uyudular, yine uyandılar. Bunun

üzerine Umer ibnu’I-Hattâb ayağa kalktı da (yüksek sesle): es-Salâte, dedi91.
Atâ şöyle dedi: İbn Abbâs şöyle dedi: Derken Allah’ın Peygam-ber’i (hücresinden) dışarı çıktı. Başı su damlatır hâlde ve elini başı üzerine koymuş vaziyette çıkışı hâlâ gözümün önündedir. Gelişini mü-teakıb: “Ümmetime meşakkat yükleyecek olmasaydım, muhakkak onlara bu namazı böyle kılmalarını emrederdi m” buyurdu.
İbn Cureyc dedi ki: Ben Atâ’dan, Peygamber’in kendi elini başına koyması keyfiyyet ini, İbn Abbâs’ın haber verdiği gibi iyice tes-bit ve ta’rîf etmesini istedim. Atâ benim için parmakları arasını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirip o hey’ette başının üzerine yürüttü, gezdirdi. Nihayet baş parmağı yüz cihetinde n kulak yumuşağına değinceye kadar (yukarıdan aşağı) dulununa ve sakalının kenarına doğru indirdi92 . Bunu böylece (tekrar tekrar yaparken) ne eksiltiyo r, ne de acele ediyordu. Müteakiben Peygamber: “Benim tarafımdan ümmetim üzerine meşakkat yüklemek olmasaydı, muhakkak onlara, bu namazı böyle kılmalarını emrederim” buyurdu 93.

26-YATSI NAMAZININ VAKTİ GECE YARISINA KADARDIR BABI

Ebû Berze: Peygamber (S) yatsı namazını geri
bırakmayı müstehâb görürdü, dedi 94.

91  Bu rivayet ile diğer rivayetle rden Umer’İn mescidden Peygamber’in hücresine doğru yüksek sesle “es-Salâte” diye bağırdığı anlaşılıyor.

92  Sudğ ( ^JJU):Göz ile kulağın arasına denir ki “dulun” ta’bîr olunur. Ve dulun üzerine sarkan saça denir ki,
zülüf ve pörçük ta’bîr olunur (Kaamûs Ter.).

93  Bu siyaka göre İbn Cureyc, doğrudan doğruya Peygamber’in fiilini değii, Atâ’-nın hikâye ettiği suret ile olan fiilini ta’rîf etmiş oluyor. Bununla beraber hadîsin başında “İbn Abbâs şöyle dedi” diye tasrîh etmiştir.
Bu rivayete göre, yatsı namazının fazilet vakti, gecenin ilk üçte biri olduğu anlaşılıyor. Bu vakti beyân için sahâbîlerin kullandığı lâfızlar muhtelift ir. Fa-kîhlerin bu konudaki ihtilâfları da bu lâfızların ihtilâfından neş’et etmektedi r.

94  Bu, “İkindi namazının vakti bâbı”nda geçen Ebû Berze hadîsinin bir tarafıdır.

48-……. Bize Zaide, Humeyd, et-Tavîl’den; o da Enes’ten olmak üzere tahdîs etti. Enes (R) şöyle demiştir: Peygamber (S), ışâ namazını gece yarısına kadar te’hîr etti, sonra namazı kıldırdı, sonra da: “(Bu saatte) insanlar namaz kılıp uyumuşlardır. Siz ise namaz kılmayı beklediğiniz müddetçe (bir nevi’) namazda demeksini z”‘buyurdu.
İbnu Ebî Meryem şunu ziyâde etti: Bize Yahya ibn Eyyûb haber verip şöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs etti, O, Enes’ten işitmiştir. Enes: Peygamber’in o namazı geciktird iği gecede, Peygamber’in yüzüğünün parıltısı hâlâ gözümün önündedir, demiştir95.

27- SABAH NAMAZININ FAZİLETİ BABI

’49-…….Bize Kays tahdîs etti. Bana Cerîr ibnu Abdillah (R) şöyle
dedi:
Bizler bir gece Peygamber’in yanında bulunuyor duk. Peygamber (S) ayın on dördü olan bedr gecesinde aya baktı da şöyle buyurdu: “Dikkat edin, sizler şu ayı birbirini ze gösterebilmek için sıkışıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın hepiniz zahmetsiz ce görüyor olduğunuz gibi -yâhud: Görülmesinde bir seçilememezliğe ve şübheye düşmeksizin   görüyor   olduğunuz   gibi-   Rabb’inizi   de   muhakkak

95 Buhârî bu ta’lîki Kitâbu’l-Libâs’ta mevsûlen tahrîc etmiştir. Buhârî’nin burada bu la’lîkle muradı, Humeydî’nin hadîsi Enes’ten İşitmiş olduğunu beyândır.

göreceksiniz. Artık güneşin doğmasından ve batmasından evvelki namazların hiçbirinden alıkonmamanıza muktedir olursanız, onu yapınız”- Sonra şu âyeti söyledi: “Rabbini, güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce hamd ile tesbîh et” (ei-Kaaf: 39}96,

50-…….Bize Hemmâm tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebû Ham-
za, Ebû Musa’nın oğlu Bekr’den; o da babasından olmak üzere tahdîs etti. O (yânî Ebû Mûsâ -R-) şöyle demiştir:
Rasûlullah (S): “İki serinlik namazını (yânî sabah ve ikindi namazlarını) her kim kılarsa cennete girdi” buyurdu 97.
Ve İbnu Recâ şöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Ebû Ham-za’dan tahdîs etti ki, ona da bunu Abdullah ibn Kays’ın oğlu Ebû Bekr haber vermiştir98.

51- Bize İshâk ibn Mansûr, Habbân’dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bize Hemmâm tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ebû Cemre, Ab-

96  Bu hadîs, “İkindi namazının fazileti” ismiyle geçen 18. bâbda da geçmişti. Buradaki lâfızda terdîd olarak ” Tudâhûne” ta’bîri gelmiştir. Bu da bir nesneye şebîh ve müşâkil olmak yânî bir şeye çok benzeyip seçilemez olmak ma’ nâsına gelen  el-Mudâhât” masdannda ndır.
Hadîsin bâb başlığına uygunluk noktası “Güneşin doğmasından Önceki.. namazdan alıkonmamanıza muktedir olursanız…” sözüdür.

97  Berdön, iki serinlik zamanı demektir; sabah ve ikindi namâzlarıyle tefsîr edilmiştir.
Bu hadîs Müslim’de Umâre ibn Rueybe(R)’den: Güneşin doğması İle batmasından evvel namaz kılan kimse, cehenneme asla girmiyece ktir” lâfzıyle gelmiştir.

98  Buhârî bu’ ta’lîki,   üstadı Abdullah ibn Recâ’dan getirdi ki, maksadı senedde zikri geçen   Ebû Bekr’in,   Ebû Mûsâ el-Eş’ârî’nîn oğlu olduğunu bildirmek tir. Zîrâ insanlar onda ihtilâf etmişlerdir.

dullah ibn Kays’ın oğlu Ebû Bekr’den;  o da babasından;  o da Peygambcr’den olmak üzere bu hadîsin benzerini tahdîs etti “.

28- SABAH NAMAZININ VAKTİ BABI

52-…….Bize Hemmâm Katâde’den; o da Enes(R)’ten olmak
üzere tahdîs etti. Ona da Zeyd ibn Sabit (R), Peygamber ile beraber
sahur yemeği yedikleri ni, sonra namaza durduklarını tahdîs etmiştir. (Enes dedi ki:) Ben, Sahur yemeği ile namaz arasında ne kadar zaman geçmişti? diye sordum. Zeyd: Elli yâhud altmış (âyet okuyacak) kadar, dedi 10°.

53-……. Ravh dedi ki: Bize Saîd {ibnu Arûbe), Katâde’den; o
da Enes ibn Mâlik’ten olmak üzere tahdîs etti. Allah’ın Peygamber i (S) ile Zeyd ibn Sabit (R) beraber olarak sahur yemeği yemişler. Sa-

99 Buhârî bununla da yine Ebû Cemre’nin üstadının, Ebû Bekr İbnu Abdillah ibn Kays -ki o Abdullah ibn Kays, Ebû Mûsâ el-Eş’ârî’dir- olduğunu göstermiştir. Bunu Ebû Bekr’in, Umâre ibn Rueybe’nİn oğlu olduğunu ileri sürenlere redd için getirdi.
Umâre hadîsini de Müslim ve diğerleri rivayet etmiştir. Bundan da bunların ayrı ayrı iki hadîs olduğu, biri Ebû Musa, diğeri de Umâre ibn Rueybe’den geldiği zahir olmuştur (Aynî ve Kastallânî).

100 Bundan sabah namazının erken kılındığı ve sahuru, fecrin tulûuna yakın zamana kadar geri bırakmanın müstehâb olduğu istidlal olunur. Elli, altmış âyet okuyacak mikdâr zaman, bir saatin üçte birinin beşte biri, yânî dört dakîka kadar takdîr edilmiştir ki, bir abdest alacak zamandır. Bâzıları el-Hâkkaa Sûresi’ni misâl olarak îrâd etmişlerdir.

hûr yemeğini bitirdikl eri zaman Allah’ın Peygamber i namaza kalkınca hep beraber namazı kılmışlar ım. Ebû Katâde dedi ki: Ben Enes’e: Sahur yemekleri nden ayrılmaları ile sabah namazına girmeleri arasında ne kadar zaman olmuş? diye sordum. Kişinin elli âyet okuyacağı zaman kadar, dedi.

54-…….Ebû Hazım, Sehl ibn Sa’d(R)’den işitmiştir. O şöyle
diyordu: Ailem içinde sahur yemeğini yerdim de sonra sabah namazını Rasûlullah ile beraber kılmayı yetiştirebilmem için bana sür’atli davranış olurdu (yânî, evimden çıkmakta acele ederdim).

55-……. İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Zubeyr’in oğlu Urve
haber verdi. Ona da Âişe haber verip şöyle demiştir: Mü’mine kadınlar Rasûlullah ile beraber sabah namazında örtülerine örtünerek hâzır bulunurla r, sonra namazı yerine getirdikl eri zaman evlerine dönerlerdi de daha henüz ortalık alaca karanlık olduğundan dolayı onları kimse tanımazdı 102.

101  Buradaki metinde ” ÜİU = Müteakiben namaz kıldık” tarzındadır. Bu da mes-cidde Zeyd ve diğer sahâbîler de beraber olarak namazı kıldıklarını ifâde ediyor.

102  Buhârî küçük bir farkla bu hadîsi Kitâbu’s-Salât’ın “Kadın kaç elbise İçinde namaz kılar” ünvâmyle geçen
13. babında da tahrîc etmişti.
Sabah namazını kılmak için tağlîs yânî ortalık iyice aydınlanmadan evvelki vakti seçmek mi, yoksa isfâr, yânî aydınlığa kadar gecikmek mi efdaldir? Mâlik, Şafiî, Ahmed ibn Hanbel, îshâk ibn Râhûye hep tağlîsi tercîh ederler ve buna delâletine kaail oldukları bu hadîsle ve daha açık olan diğerleriyle ihticâc ederler. Hanefîler ise isfâr’ı daha faziletli görürler. Delilleri bu hadîsin kuvvetind e olmadığı hâlde, müteaddid tarîklerle rivayet edilen: Sabah namazı is/ân tercîh ediniz, çünkü ecri daha büyüktür” gibi hadîslerdir.

29- (GÜNEŞ DOĞMADAN EVVEL) SABAH NAMAZINDA N BÎR REK’AT YETİŞTİREN KİMSE BABI

56-…….Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle
buyurdu: “Her kim güneş doğmadan evvel sabah namazından birrek’-at yetiştirirse, o sabah namazını yetiştirmiş olur. Her kim de güneş batmadan önce ikindi namazından bir rek’atyetiştirirse, o ikindi namazını yetiştirmiş olur”

30- (GÜNEŞ BATMADAN EVVEL) İKİNDİ NAMAZINDA N BİR  REK’AT YETİŞTİREN KİMSE BABI 104

57-…….Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S): “Namazdan bir rek’at yetiştirebilen, o namazı yetiştirmiş olur” buyurdu 105.

103  Bu hadîs küçük farkla 19. bâbda da geçmişti.

104  Bu bâb ismi ile geçen bâb ismi arasındaki fark şudur: Birincisi nde geçen hadîs, çok defa kaçırılmalar! vâki’ olabilmel eri sebebiyle iki namaza hâsstır. İkinci bâb isminin tefsîri olan hadîs ise daha umûmîdir.. (Kastallânî).

105  Bu iki babın hadîsleri ile o ma!nâda olan birçok  haberlere binâen gurûbdan evvel İkindi namazından bir rek’at kılındıktan sonra güneş batarsa namaz bâtıl olmayıp,  tamamlanm ası lâzım geldiğine fakîhlerin ittifakı vardır.  Sabah namazı hakkında da cumhurun kavli budur. Yalnız Hanefî fakîhleri sabah namazı tamamlanm adan  gün doğarsa namaz bâtıl olur, derler.  Namazın   bâtıl olmasının onlarca illeti,   nehiy vaktinin  girmesidi r…

31- SABAH NAMAZINDA N SONRA GÜNEŞ YÜKSELİNCEYE KADAR NAMÂZ(IN HÜKMÜ NEDİR?) BABI
58-……. Bize Hişâm (ed-Destevâî), Katâde’den; o da Ebu’l-Âliye’den; o da İbn Abbâs’tan olmak üzere tahdîs etti. İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Kendileri nden râzî olunmuş bir çok adamlar -ki bence onların en râzî olunanı
Umer ibn Hattâb’dır- Peygamber (S)’in, sabah namazından sonra güneş işrâk edinceye (yânı o vakte gelinceye) kadar, ikindi’namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehyetmiş olduğunu benim yanımda şahadet etmişlerdir 106.
Bize Müsedded tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yahya (el-Kattân), Şu’be’den; o da Katâde’den olmak üzere tahdîs etti. (Katâde dedi ki:) Ben Ebu’l-Âliye’den işittim; o da İbn Abbâs’tan; o: İnsanlar bu hadîsi bana tahdîs ettiler, demiştir I07.

106  Namaza göre kerahet vakti sayılan zamanlar hakkında hadîsler çoktur. Kerahet vakitleri nin hududunu beyân eden hadîsler ise farklı lâfızlar İle geldikler inden, o rivayetle re bina edilen hükümler hakkında da fakîhler ihtilâf etmişlerdir. Meselâ bu metindeki ” J^ijüi jjlıj j*. = Güneş işrâk edinceye kadar” lâfzı, bâzı yerde ” ^JJıi\ ^ ^   = Güneş tulü’ edinceye kadar” şeklinde gelmekted ir. Tulû’un başlangıcından işrâka kadar olan vaktin, namaz için nehyedilmîş vakit olduğuna delâlet eden hadîsler de çoktur…
Tâ güneşin yükselmesine kadar olan zamanı kerahet vakti sayanlar ” C^.” lâfzını ” Jjîj” ma’nâsına husûsî bir tulü’ ile tefsir ederler ve her iki lâfız ile gelen rivayetle rde fark gözetmezler.

107  Bu, zikredile n hadîs hakkında diğer bir tarîktir. Buhârî bu tarîki, Katâde’nin bu hadîsi Ebu’l-Âliye’den işitmesini bildirmek için zikretmiştir. Çünkü hadîsin birinci tarîkinde işitme tasrîh edilmemişti. Bir de Buhârî bu tarîki Şu’be’nin, hadîsi Katâde’den almakta Hişâm’a mutâbaatını göstermek için de zikretmiştir. Şayet sen: Katâde’nin, içinde Ebu’l-Âliye’den işitmesi bulunan hadîsi evvelâ getirmek yakışırdı, dersen; ben de: Buhârî birinci tarîki, âlî oluşundan dolayı öne geçirmiştir, derim (Aynî).

59-…….Bize Yahya ibn Saîd, Hişâm’dan tahdîs etti. Hişâm:
Bana babam haber verdi, dedi. Babası Urve: Bana İbn Umer haber verdi, dedi. İbn Umer (R) şöyle demiştir: Rasülullah (S): “Kılacağınız namaz için güneşin doğma zamanını ve batma zamanını taharri (yânî arayıp intihâb) etmeyiniz” buyurdu 108.
Ve Urve ibnu’z’-Zubeyr şöyle dedi: Bana îbn Umer tahdîs edip şöyle dedi: Rasülullah (S) şöyle buyurdu: “Güneşin hâcibi tulü edip göründüğü vakit tâ güneş yükselinceye kadar, güneşin hâcibi battığı vakitte tâ gâib oluncaya kadar namazı te’hîr ediniz” buyurdu 109.
Abdetu’bnu Süleyman, bu hadîsi rivayet etmesinde Yahya ibn Saîd el-Kattân’a mutâbaat etti no.

108  et-Taharrî: Bir nesneyi samîmî kasd ve azm eylemek, kullanmay a en lâyık olan nesneyi taleb eylemek.. . ma’nâlarmadır.
Burada taharride n maksad, namazı kılmayıp kılmayıp da o zamanı gözetlemektir. Peygamber’in bu nehyi, güneşin doğma ve batma vakitleri ni araştıran güneşe tapanlara benzenilm emesi hikmetine dayanır. Kerahet vakitleri nde namazı mutlaka me.n’ edenler, bunu müstakili sayıp taharri kasdı olsun olmasın btj vakitlerd e namaz kılmayı tahrîmî kerahetle mekruh görürler. Tecvîz edenler ise bu hadîsi bundan evvelki hadîsin tefsîr edicisi sayıp, sabah ile ikindi namazlarından sonra namaz kılmanın keraheti yalnız tulü’ile gurubu namaz içingözet-leyenlere mahsûstur, derler. Ve Âişe’nin Müslim’de rivayet edilen “Umer yanılmıştır. Rasülullah ancak güneşin doğuşu ile batışının taharri edilmesin den nehiy buyurmuştur” hadîsi ve bu nevi’den diğer hadîslerle ihticâc etmek isterler.

109  Güneşin hâcibi, doğma ve batma zamanlarında kursunun ilk ve son gözüken kenarlarına denildiği gibi, güneş henüz ufkun altında iken, cirminden evvel sabahleyi n gözüken şualarına da denildiği vardır.

110  Buhârî bunu, Bed’u’1-Halk Kitâbı’nda tahrîc etmiştir.

60—…….Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) iki türlü
alış verişten, iki türlü giyinişten, bir de şu iki namazdan n’ehiy buyurdu: Sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurdu. Keza istimali sanıma ile bürünmekten, bir de tek sevb İçinde avret yerini göğe doğru açacak biçimde ihtıbâ etmekten nehiy buyurdu. Keza munâbeze suretiyle alış verişten ve bir de mulâbese suretiyle alışverişten nehiy buyurdu nı.

32- BAB: MUSALLI, KILACAĞI NAMAZ İÇİN GÜNEŞİN DOĞUŞU  ^ ÖNCESİ VAKTİ SEÇMEZ

61—…….Bi ze Mâlik, Nâfi’den; o da İbn Umer’den olmak üzere tahdîs etti (O, şöyle demiştir): Rasûlullah (S): “Herhangi biriniz

111 Bu hadîs daha önce geçtiği gibi, ileride Kitâbu’I-Buyû’ ileKitâbu’I-Libâs’ta da gelecekti r.
Hadîsin buradaki bâb ismine uygunluk noktası “…iki namazdan:Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar…’namaz kılmaktan nehiy buyurdu” fıkrasidır.
Hadîsteki iştimâlu’s-sammâ ve ihtibâ ile ifâde edilen giyinişler, daha önce geçtiği yerde açıklanmıştı. Munâbeze ve mulâbese sûretleriyle yapılan câhiliyye alış veriş çeşitlerini de Kitâbu’l-Buyû’da açıklamak daha uygun olacaktır. Bununla beraber kısaca tanıtılmaları şöyledir:
Limâs alış verişi: “Ben senin kumaşına, sen de benim kumaşıma elinle dokundun mu, alış veriş gerçekleşir, yânî tercîh etme hakkımız düşsün” diye pazarlık etmek…
Nibâz alış verişi: Bunun hakkında da çeşitli ta’rîfler vardır: Zuhrî’ye göre alış veriş yapacakla rdan her biri diğerine kendi kumaşını atar ve hiç biri diğerinin malına ve razı olup olmadığına bakmaz. Bu atışma ile satış ve alış gerçekleşir ve seçme hakkı sakıt olur….
Limâs ye nibâz’ın her ikisi de bey’i garer ve kumar nev’İne dâhil oldukları için şer’an nehy olunmuşlardır. Müşteri alacağı malı görmeli ve vasıflarını bilmelidi r. Aldatmaca alış veriş sahîh değildir…
Kitâbu Mevâkîti’s-Salât/641
kılacağı namazı için güneşin doğuşu ve batışı sıralarını seçip de tam o vakitlerd e namaz kılmasın” buyurdu.

62—……. İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Atâ ibnu Yezîd el-
Cunde’î haber verdi. O Ebû Saîd el-Hudrî (R)’den şöyle derken işit-mistir: Ben Rasûlullah (S)’tan işittim: “Sabah namazından sonra güneş yükselinceye kadar hiçbir namaz olmaz; ikindi namazından sonra da güneş kaybolunc aya kadar hiçbir namaz olmaz” buyuruyor du.

63-…….Bize Şu’be, Ebu’t-Teyyâh’dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Humrân ibn Ebân’dan işittim, o Muâviye’den tahdîs ediyordu. Muâviye ikindiden sonraki iki rek’atı kasd ederek şöyle demiştir: Sizler öyle bir namaz kılıyorsunuz ki, yemîn olsun biz Ra-sûlullan ile o kadar beraber bulunduk da, onun bu namazı kıldığını hiç görmedik. Ve yine yemîn olsun ki, bilâkis O bu namazı kılmaktan nehiy buyurmuştur 112.

112 Muâviye bu sözü hutbede söylemiştir. Başkaları, bilhassa Aişe, Peygamber in bu namazı kıldığını haber veriyorla r. Muâviye nefy ediyor, diğerleri ise ısbat ediyorlar İsbât edicinin nefy ediciden Öne alınması ise, kararlaştırılmış bir kaa-idedir O görmemekle, kılmamış olması lâzım gelmez. Nitekim kıldığını gören var İsbât rivayeti, nehiy hakkında gelen rivayetle re muarız değildir. Çünkü ıs-bât rivayetin in sebebi vardır. Binâenaleyh sebeblı olan ona katılır. Sebebsız olan nafileler de umûm üzere bakî kalır, yânî nehy edilmiş olur (İbn Hacer ve Kas-tallânî).

64-.-……Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şu iki
namazdan nehiy buyurdu: Sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurdu.

33- İKİNDİDEN SONRA VE BİR DE SABAH NAMAZINDA N SONRA MÜSTESNA: NAMAZ KILMAYI KERÎH GÖRMEYENLER BABI
Bu kerîh olmamayı Umer, İbn Umer, Ebû Saîd ve Ebû Hureyre rivayet etmişlerdir II3.

65—…….İbn Umer (R) şöyle demiştir: Ben arkadaşlarımı nasıl
kılar gördüm ise, ben de öyle kılarım. Ne gece, ne de gündüz hiçbir kimseyi istediği gibi namaz kılmaktan nehy etmem. Yalnız güneşin doğuşu ile batışını taharri etmeyiniz 114.

113  Bu iki vakitin dışında namaz kılmayı kerîh görmeyen bu sahâbîlerin hadîsleri, bundan önceki bâblarda geçmiştir.

114  İmâm Mâlik bu hadîse tutunarak, istiva vaktinde namaz kılmakla be’s görmez. Şafiî İle Ebû Yûsuf nehiy hadîslerine bakarak “menindir” demiş ve yalnız cu-mua gününü istisna etmişlerdir. Leys ibn Sa’d, Evzâî, Hasen Basrî, Tâvûs da Mâlik’in içtihadına uygun iclihâdüa bulunmuşlardır. Ebû Yûsuf’tan başka Kû-feliler cumuayı da istisna etmezler.

34- İKİNDİ NAMAZINDA N SONRA KILINAGEL EN FÂİTELER VE BENZERİ NAMAZLAR (CENAZE VE RÂTİBELER GİBİ) BABI
— Kurayb, Ümmü Seleme’den olmak üzere şöyle dedi: ,    Peygamber (S) ikindiden sonra iki rek’at namaz kıldı
da: “Abdu’l-Kays’tan bir takım insanlar beni öğle ,-v   namazının ardındaki iki rek’attan alıkoymuşlardı”
dedi115.

66-…….Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah’ı vefat ettiren Ai-
lah’a yemîn olsun ki, Rasûlullah o iki rek’atı Allah’a kavuşuncaya kadar terk etmedi. Namaz kılmağa kudreti kesilmedi kçe de Yüce Allah’a kavuşmadı. Namazlarının birçoğunu oturarak kılardı. Âişe ikindiden sonraki iki rek’atı kasdedere k, Peygamber bu iki rek’atı kılardı. Lâkin ümmete ağır gelir korkusuyl a bunları mescidde kılmazdı. Ümmetten hafifletm eyi gerektire cek şeyleri (yapmayı pek) severdi.

67-…….Bize Hişâm tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam haber verip şöyle dedi: Âişe: Ey kız kardeşimin oğlu, Peygamber (S), ikindi namazından sonraki iki rek’atı benim hücremde hiç terketme-di, dedi I16.

115  Buhârî bu ta’Iîki, Sehv’de, Abdu’1-Kays hey’etinde, bir de Ebvâbu’1-Amel .fî’s-Salât’m “Kendisi namaz
kılarken kelâm edildiği zemân eliyle işaret eder ve dinler” babında (153) müsned olarak tahrîc etmiştir.

116  İkindiden sonra nafilenin kaza edilmesin i caiz görenler buna ve benzerler ine futundula r. Mâni’ olanlar; bunun Peygamber’in hususiyet lerinden olduğunu ileri sürerler.
Müslim’de bu şöyle gelmiştir: “Peygamber bu iki rek’atı ikindi namazından evvel kılardı. Sonra bir defa meşgul olup kılamadı. Yâhud unuttu da kıla-

68-…….Âişe (R) şöyle demiştir: İki namaz vardır ki, Rasûlul-
lah (S) onları sırren de, alenîyeten de (yânı evinde de, dışarıda da) terketmez di. Onlar sabah namazından evvel iki, ikindi namazından sonra da iki rek’at idi “7.

69-…….Âişe (R): Peygamber(S)’in hiçbir gün ikindi namazından sonra bana gelip de iki rek’at kılmadığı olmazdı, demiştir I18.
35- BULUTLU GÜNDE NAMAZI EVVEL VAKTİNDE EDÂ EYLEMEK
BABI

madı. Bundan dolayı İkindi namazından sonra kıldı. Sonra buna devam etti. Çünkü (herhangi)   bir namazı kılarsa, ona devam etmek âdetİndeydİ”.

117  Bu hadîs ile o ma’nâda olan hadîslere, ikindi namazından sonra, gurûb zamanında namaz kasd etmemek şartıyle nafile kılmayı caiz gören fakîhler tutunmuşlar. Bu nafileyi mutlaka mekruh görenler ise, yalnız râtibelerden kaçırılmış namazların kazası caiz olduğuna hükmetmişler ve Peygamber’in buna devamını Peygamber lik hususiyet lerinden saymışlardır.

118  Bu hadîslerle, ikindi namazından sonra namaz kılmayı nehyeden hadîslerin arası şöyle cem’ edilir: Nehiy hadîsleri, sebebsiz olan nafileler hakkındadır. Bu son hadîslerdeki namazın sebebi ise, bâb başlığında da geçtiği gibi, öğle namazının kaçan fâitesinin kaza edilmesid ir (Kastailânt).
Kitâbu MevâkîtVs-Saîât/645

70–……. Ebu’I-Melîh tahdîs edip şöyle demiştir: Biz, bulutlu
bir günde Bureyde ile beraber bulunduk. O şöyle dedi: Namazı evvel vaktinde eda eyleyin. Çünkü Peygamber (S): “Her kim ikindi namazını (kasden) îerkederse ameli bâtıl olur” buyurdu H9.

119 Bu hadîs küçük farkla aynı kitabın “İkindi namazını terkeden kimsenin günâhı” babında (17. bâb) geçmişti. Orada hadîsle ilgili açıklamalar verilmişti. Burada şu kadarını tekrar edelim: t          Bulutlu günde namazı evvel vaktinde kılmanın hikmeti, güneşin görülmeme-
;;; sinden dolayı namazı muhtar olan vaktinden .sonraya bırakmak, yâhud farkında olmaksızın güneşin batmasına kavuşmak korkusudu r. Bundan dolayı Hanefî fakîhler de bulutlu günde ikindi namazını evvel vaktinde kılmayı müstehâb gör müşterdir.
Bureyde ibnu’l-Husayb el-Eslemî, 62.;hicret yılında Merv’dc gazada iken
vefât etmiş bir sahâbîdir. Horasan diyarında en son vefat eden sahabîdir. İslâm’a girişi de zikre değer: Peygamber’e Allah tarafından hicrete izin çıktığı za-
V   mân, yanında Ebû Bekr ve hizmetçisi Âmir İbn Fuheyre olduğu hâidc Mekke’den gizlice Medine’ye doğru yollanmışlar. Sû’i.kasda azm etmiş olan Kureyş kâfir-
ira* leri de kendisini bulup getirene büyük mükâfatlar va’d ettikleri için, güzergâhtaki  kabileler den   bu’va’di  duyanlar tamâ’a kapılıp, yollarda  taarruza
hazırlanmışlardı. O cümleden olarak Bureyde de -kendi rivayetin e göre- Sehm , oğulları’ndan yetmiş süvari ile birlikte belki rastlarım diye çıkmıştı. Karşılaştıklarında Peygamber:
—  Sana kim derler?  diye sormuş.
M          — Bureyde, deyince, Peygamber Ebû Bekr’e dönüp:Muhakkak bizi/n iş serinledi ve salâh buldu” diyerek lefe’ul etmiştir. Sonra Bureyde’ye:
—  Kimlerden sin? diye sormuş. “^          — Eslem’denim, cevâbım alınca:
frfiî  Selâmet bulduk” demiş. Sonra:
—  Eşlem’in hangi kolundan? demiş.
—  Benû Sehm’den, deyince:
=  Yo Ebâ Bekr, senin seninin, nasibin ^//”buyurmuş.
Ondan sonra sıra Bureyde’ye gelip: -— Yâ sen kimsin? diye sordu.
Ben Abdullah oğlu Muhammed, Allah’ın Rasû Iü’yü m “^cevâbını alınca:
şahadet kelimesin i söylemiş; bu kadar bozuk bir niyetle çıkmışken, kendisi de, beraber getirdikl eri de hep birden îmân etmişlerdir. Bureyde: “Allah’a hamd ederim ki, bizler zorlanmak sizm isteyerek müslümân olduk” demiş. Ertesi gün Bureyde:
—  Yâ Rasûlallah, yanında bayrak olmaksızın Medîne’ye girmek münâsib değildir, demiş ve başından örtüsünü çözüp mızrağın ucuna bağlamış, Medîne’ye girinceye kadar elinde Muhammed’in bayraği olarak önleri sıra yürümüş durmuştur (Radıya’IIahu anhum- Tecrîd-Ter., 11,404).

36- NAMAZ VAKTİNİN ÇIKIP GİTMESİNDEN SONRA EZAN OKUMAK BABI

71–…….Ebû Katâde (R) şöyle demiştir: Bir gece Peygamber
ile birlikte yolculuk ediyorduk . Toplulukt an biri:
— Yâ Rasûlallah, bizlere bir gece sonu konaklama sı yaptırsan! dedi.
Rasûlullah:
—  “Uyuyakalıp namazı geçireceğinizden korkarım” buyurdu Bilâl:
—  Ben sizleri uyandırırım, dedi.
Yattılar. Bilâl de arkasını, bindiği devesine dayadı. Derken gözleri kapanıp, o da uyuyakaldı. Nihayet Peygamber uyandığı zaman güneşin kursu doğmuş hâldeydi. Peygamber:
—  “Yâ Bilâl, dediğin nerede kaldı?” buyurdu. Bilâl:
—  Bu güne gelinceye kadar bana bunun gibi ağır bir uyku atılmamıştır, dedi.
Rasûlullah:
—  “Şübhesiz Allah istediği zamanda ruhlarınızı kabz etti ve yine istediği zamanda onları size geri verdi. Yâ Bilâl, kalk da insanlara namazı ilân et (yânî ezan oku)” buyurdu. Akabinde Rasûlullah abdest aldı. Güneş yükselip bembeyaz olduğu vakitte de kalktı, namaz kıldırdı 120.

120 el-Ezân, et-Te’zîn; nida, da’vet ve i’lân demektir. Bu, geçmiş namaz için ezan

37- VAKİT GEÇİP GİTTİKTEN SONRA İNSANLARA CEMAATLA NAMAZ KILDIRAN KİMSE BÂBT

72-…….Câbir ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: Handak harbi
günü Umer ibnu’l-Hattâb, güneş battıktan sonra geldi de Kureyş kâfirlerine sövmeye başladı. Yâ Rasûlallah, ikindi namazını az daha güneş batmadan kılamayacaktım, dedi. Peygamber de: “Vallahi ben de kılamadım” buyurdu. Bunun üzerine kalktık, Buthân vadisine gittik. Orada Rasûlullah namaz için abdest aldı, biz de namaz için abdest aldık. Müteakiben güneş batmış olduğu hâlde ikindiyi, sonra arkasından da akşamı kıldırdı nı.
–   okunacağına delildir. Geçmiş namazlar için ezan ve ikaamet mes’elesinde âlimlerin görüşleri farklıdır. Hanefîler’e göre geçmiş nama?; için hem ezan okunur, W.    hem ikaamet edilir. Ahmed ibn Hanbel, Ebû Sevr ve Îbnu’l-Munzir’in kavilleri ,y   de budur. Geçmiş namazlar birden fazla ise, birincisi ezan ve ikaametle kılınır, .£   diğerlerinde yalnız ikaametle yetinmek ihtiyara bağlıdır. Çünkü Tirmizî’nin İbn Mes’ûd’dan Handak gazvesi hakkındaki rivayetin de: “Handak gününde Pey-v-k   gamber’in dört namazı geçmişti. Gece ilerlediği vakitte Bilâl’e emretti. Ezan oku-vğ   du, sonra ikaamet etti, öğle kılındı. Sonra ikaamet etti, ikindi kılındı. Sonra i»   ikaamet etti, akşam kılındı, sonra ikaamet etti, yatsı kılındı” denilmiştir.
Tulû’dan sonra güneş yükselinceye kadar geçmiş namazları kaza etmenin caiz olmadığına Hanefi’ler bununla ihticâc ederler.

121 Buradaki beyândan yalnız ikindi namazının geçirildiği anlaşıhyorsa da, Ahmed ibn Hanbel’in Müsned’inde Ebû Saîd Hudrî’den gelen hadîste, ve bundan evvelki haşiyede zikredild iği üzere Tirmizî’de İbn Mes’ûd’dan gelen hadîste öğle ile ikindi ve akşam namazları geçirilmiş oiup, bunlar yatsıdan sonra kılınmıştır. Nesâî’deki rivayet de bu ma’nâyadır. İmâm Mâlik’in el-Muvatta’ında. ise Öğle ile ikindinin fevt olduğu anlaşılıyor. Bu hadîslerin cem’i şöyledir: Handak harbi günlerce sürmüştür. Bir gün öğle ile ikindi, başka gün yalnız ikindi namazlarını kaçırmış olmaları hâtıra gelebilir .
Bu hadîsten kaza namazının cemâatle kılınması meşru olduğuna istidlal etil-miştir. Nitekim icmâ’, bunun cevazı üzerine vâki’ olmuştur. Yalnız Leys ibn Sa’d bunu men’ etmiştir.

38- KİM BİR NAMAZI UNUTURSA ONU HATIRLADIĞI ZAMAN HEMEN KILSIN. O, BU NAMAZDAN BAŞKASINI KAZA ETMEZ BAB!

İbrahim en-Nahaî:
Bir tek namazı (meselâ) yirmi sene unutan kimse, bu namazdan başkasını kaza etmez, demiştir.

73- Bize Ebû Nuaym ile Mûsâ ibn İsmâîl tahdîs edip şöyle dediler: Bize Hemmâm (ibn Yahya), Katâde’den;odaEnes’ten;o da Pey-gamber’den olmak üzere tahdîs etti. Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir namazı unutursa, onu hatırladığında kılsın. O namazın bundan başka keffâreti yoktur ~ Ve beni hatırlamak için namaz kır’
(Tâhâ: 14).

Mûsâ ibn İsmâîl dedi ki: Hemmâm şöyle dedi: Ben Katâde’den işittim; o hadîsi rivayet etmesi zamanından sonra “Ekimi’s-salâte IVz-zikrâ = Hatırlamak için namaz kıV diyordu nı.
Bu hadîsten akşam namazı vaktinin kırmızılıktan sonraya kadar uzadığı da ifâde edilmiş oluyor. Herhalde o vakte kadar uzuyormuş ki, o gün akşam namazından evvel diğer namazlar kılınmış..

122 Bu İkinci okuyuş ez-Zuhrî’den işitilmiş ise de, meşhur olan kıraat Mushaf’larda ve metinde olduğu gibi “Li-zikrî = Benim zikrim için” tarzıdır. Bu âyetin burada getirilme si Peygamber tarafından mı vâki’ olmuştur, yoksa hadîsi rivayet ettikten sonra işiticiye hüccet dikmek için Katâde mi okumuştur? En sahîh olan, bunun Peygamber’in sözünde dâhil olmasıdır. Delîli de Müslim ‘de: “Biriniz uyuyakalıp namaz kılmazsa yâhud namazdan gaflet ederse, onu hatırladığında kılsın. Çünkü Allah: Ekimi’s-salâte li-zikrî buyuruyor” denilmiş olmasıdır. O rivayet de Katâde tarîk indendir.
Bu hadîsten, unulan ile uyuyakalıp kilamayan a kaza etmesi lâzım geleceği hükmü çıkarılır. Kasden kılmayana kazanın vücûbu ise evleviyet te kalır. Cumhurun mezhebi budur. Özürlüye kaza lâzım geliyorsa, kasden kılmayana evlâ tarikiyle lâzım gelir.
Kitâhu Mevâkîti’s-Salât/649
Ve Habbân şöyle dedi: Bize Hemmâm tahdîs etti. Bize Katâde tahdîs etti. Bize Enes, Peygamber’den bunun benzerini tahdîs etti i23.
39- GEÇMİŞ NAMAZLARI N SIRA İLE KAZA EDİLMELERİ BÂBt

74-……. Câbir (R) şöyle demiştir: Umer ibnu’l-Hattâb Han-
dak harbi günü Kureyş’in kâfirlerine sövmeye başladı ve: Yâ Rasü-lallah, ikindi namazını az kalsın güneş batmadan kılamayacaktım, dedi. Câbir dedi ki: Bunun akabinde Buthân vâdîsine indik. Rasû-lullah güneş battıktan sonra ikindiyi kıldırdı, sonra da akşam namazını kıldırdı 124.

1 40- YATSI NAMAZINDA N SONRA UYUMAYIP LÂKIRDI ETMENİN MEKRUH GÖRÜLMESİ BABI

123  Bu ta’hki Ebû Avâne kendi Sahîh’lnde mcvsûlen rivayet etmiştir. Buhârî bununla Katâde’nin Enes’ten işitmesini beyân etmek istemiştir. Zîrâ bunda Katâde tahdîsi sarahatle söylemiştir. Katâde müdetlislerden olduğu için evvelâ ondan “an Enesin” lâfzıyle rivayet etti, sonra da bunu “Haddesenâ Enesun” lâfzıyle gelen rîvâyetiyle takviye etmek istedi (Aynî).

124  Bu hadîs bundan üç bab önce “Vakit geçip gittikten sonra insanlara cemâatle namaz kıldıran kimse” unvanlı
37. bâbda az farkla geçmiştir.

75—…….Bi ze Ebu’I-Minhâl tahdîs edip şöyle dedi: Ben, babam
Selâme ile Ebû Berze el-Es!emî(R)’nin yanma gittim. Babam ona: Rasûlullah’m farz yazılmış olan namazları nasıl kıldırır olduğunu bize tahdîs et, dedi. O da şöyle dedi: Rasûlullahöğleyi -ki siz onu “ûlâ” ismiyle çağırmaktasınız- güneş semânın ortasından batıya doğru kaydığı zaman kildırırdı. İkindiyi kıldırırdı. Namazdan sonra birimiz mes-cidden Medine’nin en uzak yerine gider, ailesine dönerdi de güneş henüz dipdiri bulunurdu . (Râvî Ebû’l-Minhâl şöyle dedi:) Ben Ebû Berze’nin akşam namazı hakkında söylediğini unuttum. Ebû Berze dedi ki: Rasûlullah yatsı namazını geceye bırakmayı müstehâb görürdü. Ve yine Ebû Berze: Rasûlullah yatsı namazından evvel uyumayı ve yatsıdan sonra da oturup konuşmayı kerih görürdü 125, dedi. Sabah namazından da birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman ayrılırdı. Bu namazda altmıştan yüz âyete kadar okurdu.

41- YATSI NAMAZINDA N SONRA İLİM VE DİĞER HAYIRLI İŞLER HUSUSUNDA UYANIK KALIP SOHBET ETMEK BABI

125 Bu hadîs de 13. bâb altında ve 25. bâb altında geçmişti. Hadîsle ilgili açıklamalar oralarda verilmiştir.
Yatsıdan sonra oturup konuşmak -ki buna semer ve musâmere denir- mekruhtur . Çünkü bu insanı gece ibâdetinden alıkoyduğu gibi, sabah namazını kaçırmaya da sebeb olabilir. Amma ilim müzâkeresi, misafir ağırlamak ehl ve tyâl ile görüşmek gibi hayırlı işlerden dolayı uykuyu bir müddet te’hîr etmekte kerahet yoktur.

76—…….Bi zeKurratu ‘bnu Hâlid tahdîs edip şöyle dedi: Bir gün
Hasen’Basrî’yi ders verecek diye bekledik. Bize gelmesi gecikti. Nihayet (mescidden ve dersten) kalkıp gideceği vakit yaklaşınca geldi de: Şu komşularımız bizi çağırdılar, dedi. Sonra Enes’ten şunu rivayet etti: Enes (R) şöyle demiştir: Bir gece Peygamber’i hemen hemen gece yansı oluncaya kadar bekledik. Sonunda geldi ve bize namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe îrâd edip şöyle buyurdu: “Dikkat edin, şimdi insanlar namaz kılmış ve sonra uyumuşlardır. Siz ise namaz kılmayı beklediğiniz sürece namaz içindesiniz”.
Hasen Basrî: Her kavm hayrı gözetleyip bekledikl eri müddetçe hayır içindedirler, dedi. Kurre: Hasen’in bu son sözü, Enes’in Pey-gamber’den rivayet ettiği kelâm cümlesindendir, dedi 126.

77–…….ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah ibn Umer’in
oğlu Salim ile Ebû Hasme’nin oğlu Ebû Bekr tahdîs ettiler ki, Abdullah ibn Umer (R) şöyle demiştir:
Hayâtının sonunda bir gece Peygamber (S) yatsı namazını kıldırdı. Selâm verdikten sonra ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: “İşte bu

126 es-Semr: Emr vezninde, ve’s-Sumûr, zuhur vezninde gece uyumamak ma’nâsı-nadir ki, murâd, uyumayıp sohbet ve lâkırdı eylemekti r…
es-Semer; geceye ve gece sohbetine denir; geceleri oturup sohbet eden kimseleri n meclisine denir… (Kaamûs Ter.).
gecenizi gördünüz mü! Bundan sonra geçecek yüz senenin başında, bu gün yeryüzünde o/anlardan hiçbir kimse kalmayaca ktır”. İnsanlar Rasûlullah’ııı bu kelâmında (yânî onu anlamakta) yanılıp korktular da yüz sene hakkındaki şu ma’lûm dedikodul ara (yânî yüz sene sonra kıyamet kopacaktır zann ve korkularına) daldılar. Hâlbuki Peygamber (S): “Bu gün yeryüzünde olanlarda n hiçbir kimse kalmaya-çaktır” buyurmakl a bu müddetin bu asırda yaşayanları mahvedeceğini haber vermek istemiştir l27.

42- KONUKLAR VE AİLE FERDLERİYLE BERABER GECENİN BİR KISMINDA UYANIK KALIP SOHBET ETMEK BABI

127 Bu hadîs dahî yatsıdan sonra fıkıh ve diğer hayırlı işler için oturup konuşmanın cevazına delîl hadîslerdendir.
Bu hadîste, hakîkaten İbn Umer’in zamanında bâzılarının yüzüncü senenin bitiminde kıyametin kopacağını söylemiş oldukları anlaşılıyor. Nitekim Ta-berânî ile başka muhaddisl er bunu Ebû Mes’ûd Bedrî’den rivayet ellikleri gibi, Alî ibn Ebî Tâlib’in bu sözü redd ettiğini naklederl er. İbn Umer de bu kabîlden dedikodul arı redd için bu hadîsin ma’nâsım böyle îzâh ve beyân etmiş oluyor. Bu hadîs de, Peygamber’in en görmez gözlere çarpacak mu’cizelerin den-dir. Âlimlerin istatisti klerine göre, Peygamber’in haber verme zamanı olan on-biritıci hicret senesinde n i’tibâren yüz sene geçtikten sonra, o gün hayâtta olanlarda n hiç kimse kalmamıştır. En sona kalan sahâbî Ebu’t-Tufeyl Âmir ibn Vasile (R)’dir. Bütün hadîseiler de bu zâtın 110 hicret yılında vefat ettiğinde müttefiktirler. Vefatı günü yeryüzünde hiçbir sahâbî kalmamış ve sahabe nesli münkariz olmuştur. AJlah’ın ndvânı onlara olsun!

78—…….Bi ze Ebû Usmân, Ebû Bekr’in oğlu Abdurrahmân’-
dan tahdîs etti. O şöyle demiştir:
Ashâbu’s-Suffa bir takım fakır insanlardı. Bir defa Peygamber (S): “Evinde iki kişilik yiyeceği olan, onlardan bir üçüncüsünü, dört kişilik yiyeceği olan bir beşincisini yâhud altıncısını alıp birlikte götürsün” buyurdu ı28.Ebû Bekrbunla rdan üçünü eve getirdi. Peygamber de on kişiyi evine götürdü. Bizim ev halkı ben, babam, anam, bir de bizim ev ile Ebû Bekr’in evinde müşterek hizmet eden hizmetçiden ibaretti. (Râvî Ebû Usmân:) Abdurrahmân, bir de benim zevcem dedi mi, demedi mi bilemiyor um, dedi. Yine Abdurrahmân şöyle dedi:ıEbû Bekr, Peygamber’in evinde akşam yemeğini yedi, sonra yatsı

128 Bütün sahâbîler o sırada geçim darlığı çektikleri için, üç nüfuslu aileye yalnız bir, dört nüfuslu olana.yin e bir veya iki fakîr konuk edilmiştir ki, bu takdirde nüfûs başına isabet eden yemek hissesini n yalnız üçte biri yâhud beşte biri mü-sâfire ayrılmış oluyordu. Sahâbîleri daha çok fakîr doyurmakl a mükellef tutmak, fakirlerl e beraber aile halkının da aç kalmasına sebeb olabilir. Bundan kıtlık zamanlarında yoksul olanları varlıklı olanların evlerinde besletmen in caiz olduğu hükmü çıkıyor ki, zaruret vaktinde yardımlaşmanın, fakirlere zenginler in bakıp aç bırakmaması hususunun farz olduğu anlaşılıyor. Nitekim Umer ibnu’l-Hattâb kıtlık senesinde fakirleri n çokluğundan dolayı her eve nüfûsları sayısınca aç ve yoksul dağıtmış ve: “Bir insan günlük azığının yansıyle yetin-.   mekle helak olmaz” demiştir.

– Şübhesiz malda zekâttan başka bir takım haklar da vardır” dedikleri, işte bu gibi şeylerdir.
Ebû Bekr dört nüfuslu bir aile reîsi olduğuna göre, o akşamki yemeğinin üçte birinden çoğunu; Peygamber de mü’minlerin annelerin in sayısına bakınca, günlük rızıklarının takrîben yarısını fakîrlere ayırmış demek oluyor.

namazı kılınıncaya kadar orada kaldı 129. Sonra evine dönüp (mü-sâfirlerin ağırlanmasını ailesine emrederek) Peygamber akşam yemeğini yiyinceye kadar kaldı. Müteakiben geceden Allah’ın dilediği kadar geçtikten sonra evine geldi. Karısı ona: Seni konukların yanında bulunmakt an alıkoyan nedir? dedi. O da: Onlara hâlâ yemek vermedin mi? dedi. O da: Sen gelmedikçe yemek yemiyecek lerini söylediler, yemek çıkardık; kabul etmediler, dedi. Abdurrahmân dedi ki: Ben gidip saklandım. Ebû Bekr bana: Hey câhil! diye bağırdı, sövüp saydı. Akabinde oradakile re: İçinize sinmez olsun, yiyiniz, dedi ve: Vallahi ben bu yemekten ebeden yemiyeceğim, diye de ilâve etti. Abdurrahmân dedi ki: Allah’a yemîn olsun biz yerken hiçbir lokmaya el uzatmadık ki, altından yemek daha ziyâde çoğalmış olmasın. Nihayet doydular, yemek de yenmezden evvelki mikdârından daha çok olarak duruyordu . Ebû Bekr yemeğe baktı, bir de gördü ki, olduğu gibi duruyor, yâhud da daha çoğalmış. Karısına hitaben: Ey Firâs oğul-ları’nın kız kardeşi! Bu nedir? dedi. O da: Gözümün nuruna yemîn ederim ki, yemek şimdi evvelkind en üç kat daha çoktur, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekr o yemekten yedi de, etmiş olduğu yemîninİ kas-dederek: O olan söz şeytandandır, dedi. Sonra o yemekten bir lokma yedi, sonra o yemeği Peygamber’e götürdü. Yemek onun yanında sabaha kadar durdu. Bizimle bir kavm arasında bir ahd vardı. Müddet son bulmuştu. (Bunun için Medine’ye gelmişlerdi). İçlerinden oniki kişi ayırdık. Her biri ile beraber kaç kişi olduğunu Allah bilir; işte onların hepsi o yemekten yediler.( Râvî Ebû Usmân rivayetin i bitirdikt en sonra:) Yâhud bu lâfızlara benzer lâfızlarla söyledi, dedi 13°.

129  Müslim ile İsmâîlî’nin rivayetin de ikinci “taaşşa” yerine “naase = uyudu”gel-mistir ki, Peygamber in uykusu gelinceye kadar yanında kaldı demek olur. Bu rivayete göre, kıssa daha kolay anlaşılıyor ve tekrardan doğan kapalılık gidiyor.

130  Buhârî bu hadîsi buradan başka Alâmetü’n-Nübüvve ile el-Edeb’de de değişik râvîlerden ve bâzı farklılıklarla tahrîc etmiştir. Müslim de el-Et’ime’de tahrîc etmiştir.
Hadîs ile bâb başlığı arasındaki mutabakat ciheti, Ebû Bekr’in gece ailesine gelmesi, konukların haberini soruşturması ve aralarında geçen konuşmalarla meşgul olmasıdır (Kastallânî).
Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle


İşlemler

Information

Yorum bırakın